Cem Yılmaz'ın yeni tadı

Riva DUVENYAZ Köşe Yazısı
19 Ocak 2022 Çarşamba

Cem Yılmaz’ın yeni tek kişilik gösterisi Netflix’te üyelere açık hale geldi. Gösteri pandemi öncesi canlı izleyici ile de buluşmuştu ve ben gidebilen az sayıda izleyicidendim.

Eski gösterilerini safi ‘karın kası geliştirme egzersizi’ gibi gören benim gibiler için bu yakaladığı olgun tat daha lezzetli. Bu yeni gösteride amaç kahkaha değil, amaç, izleyicinin duygularını serbest bırakabilmesi… Mizahı doğru tüketmek izleyicinin sorumluluğuna devredilmiş…

Gösteri İzleyicinin zekası, hassasiyetleri ve eğitimi doğrultusunda belli katmanlarda takılı kalma riski taşıyor. “Sürekli ağız dolusu küfür” diyene rastladım ve üzüldüm açıkçası; argo katmanından bir tık derine gidemediği için… Halbuki mizah, net bir fikri dolandırmadan ifade etmektir. Süslü kremalı cümlelerle kof bir fikir daha manalı hale gelmez.

İlk önce şunu ifade edeyim: Sıklıkla coğrafyanın dinamiklerine dokunmaktan imtina ettiği için eleştirilen iki sanatçımız var: Nuri Bilge Ceylan ve Cem Yılmaz. İkisinin de ülke meselelerine kör göze parmak sokarcasına duyarlı olması gerektiği fikrine karşıyım. Apolitik duruşlarından bana göre entelektüel bir iç görü fışkırıyor. Nuri Bilge, ‘Kış Uykusu’ filminde Aydın karakteri ile, Türkiye’nin suya sabuna dokunmayan nobran entelini belirginleştiriyor. ‘Ahlat Ağacı’nda inşaatçılıktan para yapmış yeni tip zenginin parasız gence hükmetmesini resmediyor.  (Örnekler çoğaltılabilir her filmde politik yaşam hissediliyor) Cem Yılmaz da ülkedeki mizahın rotasını kırarak ülkenin kendini ayrıcalıklı gören kesimine dokunduruyor. Örneğin ‘Bazıları Allah sadece kendini yaratıyor zannediyor bize bile yan sanayi gözüyle bakıyorlar’ diyerek muhafazakarların hoşgörü eksikliğinden dem vuruyor. Mizah yolu ile sürdürdüğü hayattaki yozlaşmayı anlamlandırmaya çalışıyor.

Cem Yılmaz’ın ünlü, zengin veya sonradan görme kesimlerin ortaklaşmış davranış kalıplarına dair yaptığı mizah ‘inside’ kıvamında. Gülünç değil, sofistike ve bilinçli. Kendisi de o kesime alın teri ile dahil olduğu için şakalar ile ‘mutlak doğru’ gibi kabul gören grup içi kodları çürütmeye çalışıyor. Bunu yaparken de davranışsal bir dönüşümü umuyor. Örneğin, aldığı toprak parçasında arkeolojik kalıntı bulan kişinin bununla böbürleneceğine, gidip arkeoloji yetkililerine haber vermesini umuyor. Olayı kilise üzerine kurulan siteden ev alıp “Aidatı ödemeyince abiyi çarmıha gerdiler” diyerek gülünçleştirirken aslında bu yaygın sonradan görmelik halini dramlaştırıyor…

Özendiğiniz kesimle dalga geçilirse tam da gülemezsiniz. Gülemeyenlerin bir de durup bunu düşünmesini öneririm…

Türkiye’nin yeni nesil stand-up’çıları epey cesur… Politik doğruculuk karşıtı Ricky Gervais gibi gençler çıtayı yukarı çıkarmış durumda. Bu cesareti de Cem Yılmaz gibi sanatçılardan alıyorlar. Anlaşılmamak pahasına ve yüzeydeki kelimelere takılan insanların hıncı pahasına cesur espriler yapıyorlar. Ve bu kesimlerin ihbarlarıyla ırkçı ve ayrımcı diye etiketlenip soluğu karakolda alıyorlar. Örneğin Pınar Fidan adında gencecik bir komedyen, kendi de Alevi olmanın verdiği hüzünle acımtırak bir espri yapmıştı: “Alevi katletmek için ikide bir cemevlerini basıyorlar. Halbuki Alevileri toplu bulmak isterseniz meyhaneye gidin veya tıkın hepsini bir otele yakıverin…” dedi… Ben genç kızın sesindeki hüznü ve ironiyi anlamanın izleyicinin sorumluluğu olduğunu düşünmüştüm…. Gerçekte, Alevi yakmak isteyen ırkçı bir söylem olmadığını anlamıştım… Ama kime açıklayayım…

Kısacası, toplumsal yaraları, bölen ve kutuplaştıran olguları yumuşatmak için Cem Yılmaz gibi bir ortak referansa ihtiyacımız vardı. İyi ki de olgunlaşmış ve yolunu değiştirmiş…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün