New York sokaklarında

Dr. Elif ULUĞ Köşe Yazısı
9 Şubat 2022 Çarşamba

Geçen hafta New York’daydım. İnsanda ‘yaşıyorum’ duygusu uyandıran, ama öte yandan da galiba çölde bir kum tanesiyim, çok da büyük bir şey değilim hatta ‘hiç birşeyim’ duygusunu da uyandıran ilginçlikler, tezatlar kenti New York üzerine MFÖ’nün yazdığı o müthiş şarkıyı anmadan edemeyeceğim; “Ayırt etmek güç oldu, doğru ile eğriyi, sevmek bize güç oldu, New York sokaklarında.” Benim için en acayibi New York’un bu seferki kokusu oldu: marihuana ya da bizdeki adıyla ‘esrar’ ya da bilmemne… Bir garip, sevimsiz, mide bulandırıcı koku, dehşetli soğukta bile insanı çileden çıkaran bir pis koku; bu ne olabilir diye düşünürken, ellerinde marihuana içen insanlardan geldiğini anlıyorsunuz. Sokaklarda yerlerde işportada satılan sigaralar, tıpkı o zombi filmindeki zombilere benzeyen, aklı durmuş, gözleri bir noktaya kitlenmiş, işte belki de Türkçemizdeki en güzel anlatımlı ifadelerden biri olan ‘uyuşmuş insanlar’. Uyuşturucunun uyuşturduğu insanlar… Hayatımda hiç denemedim, hiç de denemek istemedim. İlginç gelebilir bazılarına ama ürkütüyor beni uyuşmak. Her zorluğuna, hayal kırıklığına rağmen uyuşmadan ayakta kalmak, savaşmak bana öğretildi. Ama benim gibi düşünmeyen nilyonlarca insan da var onu da biliyorum. Ne  kadar kabullenmeye çalışırsam çalışayım, yaşayan ölülerin filmi zombileri bana anımsatan bu insanlara üzülmeden edemiyorum ama belki de onlar da bana ve benim gibilere acıyor olabilir o da başka. Geçtiğimiz yıl başta Amerika kıtası olmak üzere tüm dünya pandeminin pençesine düşmüşken New York’ta eğlence amacıyla üzerinde bir miktar esrar bulundurmak suç olmaktan çıkarılmış. Görülüyor ki bir yıl içinde de neredeyse artık işportaya kadar düşmüş, kenti de dayanılmaz bir koku, adım başı anlamsız çığlıklar atan, boşluğa bakan, yürürken senden bir sigara ya da para ya da başka bir şeyler isteyen insanlar sarmış. Kesinlikle bu serbest bırakmayı anlamlı kılan nedenleri vardır Amerikalı yetkililerin, belki artık yasadışılıktan çıkarmanın bu işten kar elde eden yasadışı kurumları çökerteceği düşünülmüştür. Doğrudur da ama bütün bu kararlar bugün bu kullanımın yaygınlığı gerçeğini, sokaklardaki kesif kokuyu daha da belirginleştiriyor. Üzüyor beni bunlar insanlık adına. Neden gerçeklerden kaçmak zorunda kalmış bir insanlık üstümüze üstümüze gelsin her an dünyanın herhangi bir yerinde bile olsa… Milliyetçilik algımın çok ötesine geçtiğimi düşündüğüm şu zamanlarımda insanlığı bir bütün olarak görüyorum ve bu derin uyuşturucu dalgasının bizdeki köklerini şöyle bir hatırlatmak istiyorum. Aslında sorun uyuşturucuda değil, bunun kullanıldığı toplumların kültürel kodlarında; ve aslında gözden kaçırmamamız gerken en önemli şeylerden biri de ciddi bir kullanım varken bu sanki yokmuş gibi davranarak, buzdağının görünen yüzüyle uğraşanlarda. Amerikalılar belli bunu yapmaktan bıkmış ve yasadışılık perdesini belli bir orana kadar kaldırıp, mantığı devreye sokmuşlar. Ama bu işin en mantıksız sonucu sokakların kokusu ve zombileşmiş insanlar olmuş. Bizdeli köklerine yeniden dönüp bakarsak; Osmanlılarda esrar; sıtma, romatizma, gut gibi hastalıkların tedavisinin yanı sıra çeşitli rahatsızlıklarda ağrı kesici işlevi görmüş, özellikle mide ve bağırsak ağrıları ile yarım baş ağrılarını gidermek için sıklıkla kullanılmıştı. Osmanlı Klasik Döneminden başlamakla beraber Osmanlı Devletinin son anlarına kadar afyon, afyon macunları ve şurupları ile esrar türevi ürünlerin neşelenmek ve bazı sorunlardan uzaklaşmak amacıyla belli bir kullanım alanına sahip olduğu bilinir. Osmanlılar Döneminde tütün dışında keyif amacıyla kullanılan maddelerin başında afyon ve esrar gelmiş, bu maddelerin müptelasına da ‘tiryaki’ adı verilmiştir. Keyif verici bu maddelere alışanlar da kullandığı maddenin cinsine göre toplumda ‘afyon tiryakisi’ ve ‘esrar tiryakisi’ olarak isimlendirilmiştir. Osmanlı Klasik Döneminde tiryakiler, belli yerlerde toplanırlar ve bunların başında ise İstanbul Süleymaniye’deki Tiryakiler Çarşısı dikkati çekerdi. Tiryakiler Çarşısında uyuşturucu madde kullananların büyük kısmını ise afyon tiryakileri oluşturur, bunların pek çoğunun da Süleymaniye Camii karşısında ve medreselerin altında 35 dükkândan ibaret sıra kahvelere devam ettiği bilinirdi. Ayrıca tiryakilerin kendi semtlerinde de devam ettikleri pek çok kahvehane vardı. Fakat Süleymaniye’deki Tiryaki Çarşısı, genellikle gecenin ilerleyen saatlerine kadar açık olur, tiryakiler için bir nevi gizli bir toplanma mekânı hâline gelirdi. Osmanlı Döneminde İstanbul’da afyon içicilerin toplandığı kahvehanelerde özel olarak hazırlanmış afyon, çubuk veya kabak denilen aletlerde yakılır ve meydana çıkan dumanı çekilirdi. Ayrıca afyon tiryakileri afyona mercimekten daha küçük bir miktarla başlar, yavaş yavaş iri fındık büyüklüğüne kadar yükseltirlerdi. Hatta zamanla birkaç misline çıkaran, bu afyonla bile keyiflenemediği için içine ‘ak sülümen’ adı verilen zehri katan tiryakiler dahi bulunurdu. Tiryakiler, afyonun tesiriyle çok zayıf düşmüş, çelimsiz ve çoğu da yaşlı olan kimselerdi. Saldırgan eğilimlerde genellikle bulunmayan bu kişiler, sokaklarda bilinçsizce dolaşırlardı. Esrar vehim ve hayallere sebep olduğundan esrarkeş su görse deniz sanır, derhâl soyunmaya kalkışır, yüzmek ister, önüne bir değnek konsa suskun ve şaşkın bir hâlde bakar, bir hayli düşünür, üstünden atlayıp geçemezdi. Ayrıca esrarkeşler, gereksiz yerde yüksek sesle kahkahalarla gülmeye başlar, sanki birisiyle konuşuyormuş gibi kendi kendine bir sürü anlamsız sözler söyler, arada bir sebepsiz hiddet fırtınalarına kapılır ve gülünç hâllere düşerlerdi[1].

20. yüzyılın başlarında haşhaş ve kenevirden elde edilen ürünlerin keyif amacıyla kullanımının özellikle şehir hayatına getirdiği sorunlar, dünyada ekonomik getirinin ikinci plana atılmasına gerekçe olmuştur. Sonrasında ise insanlık için gerekli olan bu maddenin sadece tıbbi alanda kullanılması ve diğer alanlarda yasaklanması yönünde dünyada yaygın bir görüş vardı. Bugünün dünyasında belli ki bu görüşlerin dışında engelleyemiyorsan, kabullen ve vergini al görüşünün hakim olduğunu düşünebiliriz. Ama öte yandan da Tanrım tüm insanlığı ve beni kendini bilemeyecek denli uyuşmaktan koru, bu dalgalara kapılmadan ömrümü tamamlayım diye dua etmeden de edemiyorum.

 

1 Onur Gezer, Hayaller Sancağının Kuru Sarhoşları -Osmanlılarda Esrar ve Esrarkeşler



[1]

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün