Üç büyükler olarak adlandırdığımız Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş, bu sezon Süper Lig’de beklentilerin bir hayli uzağında kaldılar. 24 hafta tamamlanırken İstanbul’un geçmişten günümüze en kuvvetli ekipleri sıralamanın ilk beşinde dahi yer alamadı. Trabzonspor’un şampiyonluk yolunda çok büyük bir avantaj yakaladığı sezonda, Konyaspor, Adana Demirspor ve Alanyaspor ile Başakşehir takiplerini ciddi şekilde sürdürüyor. Beşiktaş ve Fenerbahçe ise bu takımların arkasında konumlanırken, Galatasaray puan cetvelininin son basamaklarında kendine yer bulmuş durumda. Düşme hattından sadece üç puan uzakta olan sarı kırmızılıların yaşadığı buhranı ele almaya çalışalım.
Şüphesiz ki Galatasaray’ın sezonun bu bölümünde 13. sırada yer almasının en temel sebebi kadro mühendisliğinde yapılan korkunç yanlışlar… Geçtiğimiz sezon sadece bir gol averajla kaybedilen şampiyonluğun ardından neredeyse A’dan Z’ye değişen bir kadro oluşturuldu. Yenilenen ekibin yaş ve maaş ortalaması düşerken; transfer edilen oyuncularda optimum seviyede deneyim, maçın akışına olumlu katkı ve verimli hücum istatistikleri gibi hayati kalemler göz ardı edildi.
Kadro mühendisliğinde yapılan bir diğer hata ise kiralık olarak başka takıma gönderilen oyuncuların seçiminde yaşandı. Dünyanın hiçbir yerinde ikinci kaleci olarak görülen bir file bekçisi bu kadar kolay elden çıkarılmazken, Okan Kocuk gittiği Giresunspor’da kariyer sezonlarından birini geçirdi. Tıpkı kiralık olarak Alanyaspor forması giyen Emre Akbaba ve Adana Demirspor’un yolunu tutan Yunus Akgün gibi… Bu üç futbolcu da sezon boyunca vasata alıştırılan Galatasaray’da fark yaratabilecek oyuncular olabilirdi.
Galatasaray’ın Mariano ile Nagatomo’dan sonra sağ bek ve sol bek pozisyonlarında oynayan sekiz futbolcusunun -Linnes, Elabdellaoui, Şener, Yedlin, Boey, Saracchi, Emre Taşdemir ve Van Aanholt- toplam on asist yapabilmiş olmasını unutmamak gerek. Ömer Bayram’ın da tek başına on asist yaptığı sezon bir orta saha oyuncusu olarak kullanıldığını da not düşelim.
Bir takımın oyun kurulumunu gerçekleştireceği, deyim yerindeyse hamuru yoğuracağı merkez orta saha oyuncusunun seviyesi de son derece önemli. Felipe Melo ve Fernando gibi iki sıra dışı yıldızın ardından tercih edilen hiçbir futbolcu, bu iki Brezilyalı’nın yanına dahi yaklaşamadı. Nzonzi, Seri, Lemina, Etebo ve Gedson Fernandes kiralık olarak Galatasaray’a gelip sadakatle dikiş tutturamamaları, Taylan ve Berkan da söz konusu pozisyondaki liyakatsizlikleri nedeniyle sarı kırmızılıların aradığı isimler olamadı.
Forvet oyuncuları da hayâl kırıklığı yaşattı. Galatasaray’ın sezona başlarken forvet rotasyonunda bulunan dört oyuncusu -Diagne, Mohamed, Halil ve Babel- gol katkısı olarak kelimenin tam anlamıyla sınıfta kaldı. Bu dört futbolcu tüm kulvarlarda toplam 15 gol kaydedebildi.
Sözün özü, Galatasaray’ın bu durumda olmasının bir sebebi varsa sorumlular; 35 yaşındaki kalecinin sakatlanma ve yorgunluk gibi ihtimallere bağlı olarak yeterli olmayan yedeğini, üretken hücum katkısı yapamayan savunma beklerini, oyun kuramayan ve pozisyon geliştiremeyen orta sahalarını, gol atamayan forvet oyuncularını ve zihinsel olarak belli bir eşiği geçememiş, fiziksel olarak da yetersiz futbolcularını aynı torbaya atıp karıştıranlardır.
Başka bir ‘terim’ kullanmak istemiyorum zira bu yetersiz takımın Rihanna’nın meşhur şarkısında vurguladığı üzere ‘elmas’ gibi parlayabilmesi için en az 40 fırın ekmek yemesi gerekir… Sonuçta ne kadar ekmek o kadar köfte…