Okul dönemiyle birlikte, çocukluğum iş hayatının içinde geçti. Buna karşın yine verimli olabileceğim bir yaşta, farklı alanlarda edindiğim olumlu ve olumsuz deneyimlerle iş hayatından ayrıldım. Bu kısa özeti, yakınmak için söylediğim anlaşılmasın, bu konuda bir sorunum yok. Ayrıca zamanımı istediğim şekilde değerlendirdiğim için de memnunum. Gönlümce kitap okuyorum, düşündüklerimi yazıyorum, yazdıklarımı paylaşıyorum. Bu girişten amacım, sözü sevdiğim bir Fransız yazara, André Maurois’aya getirmekti. Onun Yaşama Sanatı kitabını ilk defa elli yıl kadar önce okumuştum. Aradan geçen bu süre içinde kim bilir kaç kez alıp sayfalarını karıştırmışımdır. Her yaş dönemimde, mutlaka bana seslenen satırlar karşıma çıkmış, beni düşünmeye, sorgulamaya yöneltmiştir.
Kitabın son bölümü Yaşlılık Sanatı başlığını taşıyor. Gençliğimde, iş hayatı içinde bu bölümü okurken yazarın görüşleri ilgimi çekmiş, ama bu dönemi yaşça kendime uzak gördüğümden üstünde durmamıştım. Oysa şimdi farklı bir ilgi ve keyifle okuduğumu söyleyebilirim. Yazar, hayatımızın bu sonbaharına daha önceden nasıl hazırlanmamız gerektiğini, bu dönemi yalnızlık çekmeden ve daha verimli bir duruma nasıl getirebileceğimizi anlatıyor. Bunun için de, gençlik yıllarımızdan başlayarak kimi alışkanlıklar geliştirmemizi, farklı hobiler edinmemizi, merak yetimizi sürekli canlı tutmamızı öğütlüyor. Bunlar doğadan keyif almak, kitap okumak, müzik dinlemek, bahçeyle ilgilenmek, sanat dallarından bir ya da birkaçı üstünde çalışmak ya da onlara ilgi duymak olabilir. Önemli olan giderek çoğalacak olan boş zamanlarımızı doldurmak, yalnızlıktan kurtulmak. Yazar, bütün bu etkinlikleri yapabilmek için, iş hayatımızın en yoğun dönemlerinde bile bunlara zaman ayırmamız, alışkanlıklar edinmemiz, geliştirmek için ayrıca bir çaba harcamamız gerektiğini söyler. Yoksa kendimizi bir boşlukta bulduğumuzda, hobiler edinmek zor, belki de olanaksızdır. Hele yaş ilerledikçe çevremizdeki insanların eksildiğini, yalnızlaştığımızı hissettiğimizde, yeteneklerimizin bizi hayata daha çok bağlayacağı kuşkusuzdur.
Yakın ve uzak çevremi gözlediğimde yaşlı insanların davranış farklılıklarını, yazarın sözleri doğrultusunda somut olarak görebiliyorum.
André Maurois, yazısının bir yerinde yaşlanma sanatını şöyle tanımlıyor: “Gelecek kuşaklara engel değil, onlara destek olma; karşıt olan biri gibi değil, düşünsel bir ortak olarak görünme sanatıdır.”
Sağlıklı yaşlanma şansı olanlarımız için geçeceğimiz yol kadar, bu yolculukta önümüze çıkabilecek engeller zaten bellidir. Maddesel olanaklarımız, bize her türlü varsıl yaşam koşullarını sağlayabilir; ama bunlar iç dünyamızı zenginleştirmeye, hayatımıza anlam katmaya, başkalarıyla uyum içinde yaşamaya, yalnızlığımızı gidermeye yeterli olabilir mi?..
Sorular, düşündükçe yeni soruları doğuracaktır. Bunların doğru yanıtlarını da bizim dışımızda hiç kimse veremez. Zamanı geldiğinde hayat her birini, bir şekilde kulaklarımıza fısıldıyor. Bu yüzden yaşlılık kapımızı çalmadan, Maurois’in sözlerini bir kez daha düşünelim diyorum. Sonradan bulacağımız yanıtların, ne yazık ki bize hiçbir yararı olmayacaktır!
Son noktayı koymadan şunu eklemek istiyorum:
Bu konuya sanırım yaşlılar zaten ilgi gösterecektir; oysaki asıl amacım, gençleri az da olsa düşünmeye yöneltmektir!