Hayatımda ilk defa; ne düşüneceğimi, ne diyeceğimi, nasıl diyeceğimi aslında çok iyi bildiğim için hiçbirini diyememekten, çok zor hazırladım senin birinci ay mevlüdünde yapacağım konuşmayı… İnanmayacaksın şimdi yazacağıma ama yazımın çoğunu okudum. Eskiden olsa belki anlamzdı kimse okuduğumu ama şimdi kaçmanın imkanı da yok, yaşım ilerledi, yakını görmüyorum. Mecburen gözlük takıyorum.
Gülme Besiyon! Her zamanki gibi, hadi yav, deme. Seneler geçiyor, ben de büyüyorum. Aklımdaki, içimde sen’le sen yanımda olmasan da büyümeye devam ediyorum. Büyüdükçe derinleşiyor, daha az konuşuyormuş insan… Düşün, ben bile öyle olma yolunda ileliyorum.
“Söyleyecek çok sözü olanın, çok fazla sözcüğü olamıyormuş.”
Dün’e hazırlanırken bunu fark ettim ve böyle başladım konuşmama. Sonra devam ettim:
“Ben bir şey söylemek için hiçbir zaman sözcük aramam. Ama bugün gerçek sen’i anlatmak için gerçek sözcükleri bulmkta gerçekten zorlanıyorum.Çünkü sen öyle biriydin ki sözcüklerin karşılığının çok üstünde, derininde, çok daha ilerisindeydin.
Hele benim için…
Dosttun, ağabayedin, yol göstericiydin, örnektin, baba’ydın…
Hayatımda güzel olan, doğru ve iyi olan ne varsa onlara ait bütün kapıların kilitlerini benim için tek tek açtın. Tabii ki o yolları gösteren Tanrı’ydı ama onu benim için ilk gören sen’din.
Ofisine ilk geldiğimde duvarında asılı duran birkaç satıra ilimişti gözüm:
“Tanrı bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul edecek vakarı, değiştirebildiklerim için uğraşma cesaretini ve ikisi arsndaki farkı anlayabilecek aklı versin.”
Hititler’in MÖ 2000 yılındaki duvar yazısına ait bu birkaç cümle sen’din etrafındaki herkes için. Olgunluk, cesaret akıl; sevgi, saygı, kıymet bilirlik… Tasavvufun dediği gibi; kötülük, çirkinlik ve yanlışlığın karşısındaki iyilik, güzellik ve doğruluktun sen. Tüm dünyayı omuzlarında taşırken başkalarının yükünü hafifletmek için vardın. Seni tanıyan herkes için sen ‘insan’ sözcüğün tam karşılıydın.
İnsan topluluklarına peygamberler, milletelerin kaderin Atatürk’ler, bizim gibi seçilmiş insanların hayatına da Bensyon’lar giriyormuş meğer… Başka Bensiyon var mıdır, bilmiyorum. Hayatıma girdiğin, ona dokunduğun, hayatanıa grmeme müsaade ettiğin, ona dokunmama, onu yazmama izin verdiğin için sana çok teşekkür ederim.
Bana bir söz vermiştin: Bu dünyada olmayacağım zamanda bile senin için dua edeceğim,diye. Biliyorum, sen sözünü tutarsın. Sen de her zaman benim dualarımda olacaksn. Çünkü nerde olursan ol, bizim için hep bura’ dasın. Ne olursa olsun her zaman tam da bura’da hissedeceğiz yine beraber… Hep yan yana…
Sonsuza kadar…”
Sevgili okurlarım,
Beni, zaman zaman Bensiyon Pinto’dan farklı konularla tekrar tekrar söz ederken bulacaksınız bu köşede… Ondan çok şey öğrendim ben. Yazımda söz ettiğim, seçtiği Hitit yazısının tamamını da sizinle onun vesilesiyle paylaşmak istedim. Yaşama ait doğru satırları çekip çıkarmış içinden Bensiyon, yazının sonsuzluğa ait kısmını bugününe saklamış sanki:
“Tanrım,
Beni yavaşlat. Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir. Zamanıin sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele. Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver. Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği, belleğimde yaayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.Uykunun o büyüleyeici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol. Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satırokumayı,balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret. Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediği, yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyi. Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla… Bakıp göreyim çünkü onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır. Beni yavaşlat. Köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et. Yardım et ki kaderimin yıldılarına doğru daha olgun, daha sağlıklı olarak yükseleyim.Ve hepsinden önemlisi Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, ikisi arasındaki farkı bimke için akıl ve beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver…”