Bir yazar, sürekli onu baskılayan olumsuz düşünce ve duyguları kaleme almaktan ne denli kaçınabilir, bilmiyorum. Kendi payıma, yaşanan bu tür olaylardan kaynaklanan konuları deneme yazılarıma yansıtmak istemesem de, hiç beklemediğim bir anda, kimi olumsuzluklarla karşı karşıya kalabiliyorum. Bir hastalık, bir kaza, doğal bir afet, hiç beklenmedik bir ölüm… Bu olaylardan birini yaşıyor ya da bir şekilde onlara tanık oluyorsam, herkes kadar mutlaka ben de etkileniyorum. Kimi zaman bu tür konuları kaleme aldıktan sonra, bunları paylaşıp paylaşmama kaygısını duyduğum da olmuştur. Çoğu kez bu yazdıklarımı yayımlamak için üstünden bir zaman geçmesini yeğliyorum. Böylece söyleyeceklerimi elekten geçirerek, daha sağlıklı değerlendirebiliyorum.
Sözü şuraya getirmek istiyorum:
Son günlerde yakın çevremden gelen hastalık haberleri sanki sıradanlaştı, ama ölümleri duyduğumda, tedirginliğim giderek artıyor. Hele bu acı haberler yakın arkadaşlarla ilgili olunca, bir anda söz dağarcığım tükeniyor, umarsızca ellerim böğrümde kalıveriyorum. Takvim yapraklarıyla birlikte tanıdıklarımın, yakın dostlarımın bir bir eksildiğini gördükçe, üzüntüm daha da katlanıyor. Eskiler ölümün sıralı olmasını dilerlerdi, yaşadığımız pandemi döneminde, ne yazık ki bu sıraların tümüyle bozulmuş olduğunu görüyoruz.
Bir dostun ölüm acısını ilk kez elli yıl önce hissetmiştim. Ölümünden sonra yazdığım, bir süre sonra da yayımlanan bir şiirimle, bu acımı dile getirmiştim: Bir Vuruşta Kesildi Türkümüz. Bu şiirin son bölümünü paylaşmak istiyorum:
“Ağlıyorsam anlayın ki acılıyım
Yüreğimden vuruldum / yalnızlığımdan
Bir şimşek gibi ansızın çakabilirdim
O kara yazgını algıladığım zaman
Bir köşede yığılır kalabilirdim
Oysa ağladım yalnızca ağladım
Ağzıma kilit vurulmuş gibiydim / güçsüz
Coşkun bir türkümüz vardı yaşam dolu
Bir umut duvarı örerdik geleceğe
Ki şimdi kerpiç gibi dağılmış
Nasılsa bir vuruşta kesildi türkümüz
Yalnız bir ağıt kaldı donmuş dudaklarımda”
Aradan uzun yıllar geçse de yazmış olduğum bu dizeler benim için her zaman güncelliğini koruyor. Geçmişte bir dost için söylediklerimi okurken, bugün yitirdiğim bir başkası için de benzer duyguları taşıdığımı görüyorum.
Bu satırları yazarken aklıma gelen, Bertolt Brecht’in şu sözünü eklemek istiyorum: “İnsan ancak artık kimse onu düşünmediğinde gerçekten ölür.”
Sonuçta, ister acıda isterse sevinçte olsun, sözcüklere sığınıp olayları dile getirdiğim, paylaştığım oranda, bu duyguları yeniden yaşadığımı hissediyorum!