Vayakel peraşasında Moşe’nin Mişkan için yapmış olduğu bağış çağrısının coşkuyla yanıt bulduğunu gördük. İnsanların Tanrı’nın aralarında kalması için bir mekân inşa etmek uğruna değerli eşyalarını sevinçle ayırarak, gruplar halinde katkıda bulunduklarını görüyoruz. Tora, hem erkeklerin hem de kadınların geldiğini vurgularken açıklama yapanlar, kadınların cömertliğinin erkekleri aştığını belirtmektedir.
Geçtiğimiz hafta okunan Ki Tisa peraşasına kısaca bakarsak kadınların ve erkeklerin cömertlik davranışı ile ilgili olarak önemli sonuçlara ulaşabilmek mümkündür. Sina Dağından inmekte gecikmiş olduğu düşünülen Moşe beklendiği zamanda dönmeyince halk Aaron’dan önde gidebilecek bir lider yapmasını ister. Aaron bu konuda akıllıca davrandığını düşünerek halktan altınlarını getirmesini ister. Aaron halkın altınlarından ayrılmakta zorlanacağı kanısındadır ve kısmen de haklı çıkmıştır. Kadınlar bu amaçla altınlarını vermeyi reddeder. Ne yazıktır ki erkekler seve seve altınlarını verirler ve ortaya ‘altın buzağı’ dediğimiz trajedi çıkar.
Kadınlar neden altın mücevherlerini vermeyi reddederler? Bu davranış bir kadının mücevherlerine olan doğal ilgisinden mi kaynaklanır? Yoksa kadınların altın bir buzağıya tapınma fikrine karşı sert muhalefetinden mi kuvvet alır?
Mişkan'ın yapımı için bağışlar getirildiğinde bu soru açık bir şekilde yanıtlanır. Kadınlar, mücevherlerini bağışlamak için bölgeye akın ederek bağışları adeta yönlendirir. Bu noktada, kadınların değerli bir amaç için mücevherlerini vermekten mutlu oldukları, altın buzağı için mücevherlerini vermeyi reddetmelerinin, putlara tapınmayı reddetmelerinden ve Tanrı’ya sıkı bağlılıklarından kaynaklandığı açıkça ortaya çıkar. Nitekim geleneğimiz, kadınlara altın buzağı günahına katılmadıkları için ödül olarak fazladan bir özel gün olarak Roş Hodeş’in verildiğini öğretir. Bu günlerde birçok kadının çalışmama geleneği vardır.
Bu, kadınların Tanrı’ya olan sadakat ve bağlılıklarının tek örneği değildir. Tora, kadınların Mişkan için gerekli olan yün eğirme işlemini yaptıklarını yazar. Bilgeler, olabildiğince beyaz olmasını sağlamak için yünü doğrudan koyundan yaptıklarını açıklar. Bu şüphesiz çok zor ve karmaşık bir süreçtir, ancak kadınlarımız her şeyi en yüksek standartta yapmakta ısrar ettiklerinden bu işlemi yapmanın bir yolunu bulmuşlardır.
Bene Yisrael içinde kadınlar, kölelik döneminde Mısır'da özel bir rol oynarlar. Günlerini yorucu işler yaparak geçiren erkeklerin, kırgın, umutsuz ve çaresizlik içinde, çocuk sahibi olmak istemedikleri bir dönemde kadınlar, kurtuluş vaadine iyimser ve kendinden emin kaldılar. Kocalarının moralini yükseltmek, olabildiğince normal evlilik hayatını sürdürmek konusunda ihtiyaç duydukları cesareti vermek için çalışırlar. Ve böylece bilgeler, Çıkış'ın Bene Yisrael arasında dürüst kadınların erdemi sayesinde gerçekleştiğini öğretirler. İsrael toplumunun o zorluk ve zulüm yıllarında bile ayakta kalmasının tek nedeni kadınların çabaları ve iyimserliğidir.
Bu yaklaşım, kırk gün boyunca inceleme seyahatinden dönen ve insanları Erets Yisrael'e girmekten caydırmak isteyen öncülerin trajedisi sırasında da devam eder. Erkekler umutsuzluğa kapılırken kadınlar bir kez daha inançlarında sadık kalırlar. Adamlar, öncülerin raporundan sonra ağlayarak ülkeye sahip olamayacaklarına karar verirler. Bununla birlikte kadınlar, Tanrı’nın sözüne güvenerek O’nun verdiği sözleri mutlaka yerine getireceğinden emin bir şekilde hareket ederler. Erkeklerin tamamına yakını Erets Yisrael’e girememe cezası almalarına rağmen kadınlarımız bu cezadan muaf tutulurlar.
Yahudiliğin kadınlara karşı önyargılı olduğuna ve onları önemsiz olarak gördüğüne dair çok yaygın ancak bir yanlış kanı vardır. Geleneğimiz kadınlara ve erkeklere farklı dini sorumluluklar yükler. Bu durum hiçbir şekilde birini diğerine üstün kılmayı amaçlamaz. Bilgelerimiz, kadınlarımızı toplumu kurtardıkları ve her zaman doğru yönlendirdikleri için över. Rabiler onları güçlü ve kararlı kalan cesur kahramanlar olarak tasvir eder. Tora’da okuduğumuz eserleri geleneksel olarak yazanlar erkekler olsa da, sarsılmaz inançları ve Tanrı’ya bağlılıkları sayesinde, tıpkı Mısır'da ve Sina'da olduğu gibi, milletimizin ruhunu bin yıl boyunca en zor zamanlarda bile sürdüren kadınlarımızdır. Diğer hiçbir inanç sisteminde olmayan tam yedi tane kadın peygamber kendi zamanlarında topluma ışık vermiş ve onları büyük sıkıntılardan kurtarırken eğitmenlik görevlerini de yerine getirmişlerdir. Her devirde kadınlarımızın gücünü, bağlılığını, erdemlerini ve yüceliklerini görmek bizler için hiçbir zaman şaşırtıcı olmamıştır.