Ortak tarihi bağları taşıyan, aynı coğrafi bölgeyi paylaşan, tarih, kültür, demokratik ilkeler ve beşerî değerler açısından benzerlikleri olan iki demokratik ülkenin barış ve huzur içerisinde olması yaşadığımız bu zor iklimde hepimiz için gereklidir. Bu bilinçle bir süredir normalleşme sürecine giren İsrail-Türkiye ilişkileri bu hafta uzun zamandır beklenen ve özlenen bir ziyaretle taçlanacak. Türk Yahudileri için Dökme Kurşun Operasyonu’ndan, One Minute krizine, Mavi Marmara’ya değin üzücü hadiseler silsilesinden sonra nihayet umut dolu bir ziyarete şahitlik edebilmenin mutluluğu yaşanacak. Aradan geçen 19 senede, iki ülke arasındaki ilişkiler zaman zaman tarih boyunca hiç yaşanmadığı derece zedelenmiş ancak ticaretten, turizme halklar arasındaki bağlar devam etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son aylardaki açıklamaları ile hissedilen yumuşama, Sayın Erdoğan’ın COVID testinin pozitif çıkması sonrası, Herzog’un geçmiş olsun telefonu, iki ülke diplomatlarının görüşmeleri ve son olarak da geçtiğimiz günlerde Türk iş insanlarının İsrail ziyareti derken, iki ülke arasındaki ilişkiler tekrardan normalleşmeye girmişti. Bu dönemde Türk basınında da geleneksel antisemitizm retoriği dışında İsrail karşıtı haberlerde de özellikle ana akım medyada hissedilir bir azalma gözlemlemiştim.
Değişen dünya düzeninde iki ülkenin tarihsel bağları da düşünüldüğünde bu ziyaretin ne kadar değerli ve anlamlı olduğunu bir kez daha okuyabilmek mümkün. Dileriz yakın gelecekte tıpkı İsrail’deki Türk iş insanları ticaret delegasyonu toplantısında olduğu gibi Ay-Yıldız ve Davut yıldızını bol bol beraber göreceğimiz, ortak projeleri alkışlayacağımız zamanlar olsun…
Değişen dünya düzeninde iki ülkenin tarihsel bağları da düşünüldüğünde bu ziyaretin ne kadar değerli ve anlamlı olduğunu bir kez daha okuyabilmek mümkün. Dileriz yakın gelecekte tıpkı İsrail’deki Türk iş insanları ticaret delegasyonu toplantısında olduğu gibi Ayyıldız ve Davut yıldızını bol bol beraber göreceğimiz, ortak projeleri alkışlayacağımız zamanlar olsun…
***
Pera Palas’ta Gece Yarısı
Netflix gibi bir platforma dünya tarihini konu alan onca yapım varken, neden Atatürk’ün hayatını, gençliğini de göreceğimiz bir yapım yok, biz nerede eksik kaldık diye düşünürken ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’ hislerimize tercüman olmuş. Projeyi ilk duyduğumda ne kadar zor bir işin altına girdiklerini hissetmiştim. Kitabı okuyanlar, her ne kadar o zamana kadar iki dünya savaşı arasını da konu alan az bilinen bir İstanbul’u anlattığını bilseler de, belgesel tadında ama sosu eksik bir ‘yabancı’ gözü ile Türkiye tarihi anlattığını hemen hissederler. İşte yapım da bir nevi kitabın ağırlığı altında, yeterince yerli olamamanın bedelini ödemiş.
Dizinin beni en mutlu eden kısmı Gökhan Akçura hocadan danışmanlık almış olmaları. Baştan yaratılan Garden Bar’daki şovları izleyince insan Beyoğlu nereden nereye demekten kendini alamıyor. Gerek Pera Palas gerekse de Garden Bar öyle gerçekçi uyarlanmış ki, tıpkı dizideki gibi bir tarihi yolculuğa çıkabilmek mümkün. Dizide yine Atatürk’e sarılma sahnesi, Atatürk’ün Orient Bar’da İngiliz subaylarına verdiği ‘misafir’ cevabı hatıratlarımızda olan ve gururumuzu okşayan sahnelerden. Tüm eleştirilere rağmen iyi ki yapılmış. Dileriz ki, bizi bize anlatan yapımlarımız artar.