Barışçılık teslimiyet değildir

Yankı YAZGAN Köşe Yazısı
9 Mart 2022 Çarşamba

Bir arkadaşımı fazla nazik konuşuyor diye arabasından atmış bir taksi şoförü hatırlıyorum. Nezaketten, yumuşaklıktan, sıcaklıktan huylandığımız, altında bir hesap ya da bir aşırılık aradığımız çok oluyor, çok duyuyorum. Sert ve kaba, haşin ve gaddar olmak rahatlatıcı, en azından güvenli geliyor. Birçok kişi çocuklarını nazik veya sıcak değil, sert ve çekinilen bir kişi olarak yetiştirmeyi tercih ettiğini açıkça ifade ediyor. Altta kalmasın, alttan almasın.

Savaşın yanı başımızda olmakla kalmayıp dört bir yanımızda olduğu, dünyanın beklenmedik yerlerine sıçrayabildiğini gördüğümüz bir zaman dilimindeyiz.  İnsanlık tarihinin sayısız savaş içeriyor olması ya da Clausewitz’in tanımında olduğu gibi savaşın siyasetin bir uzantısı ya da biçimi olması, savaşlarda hayatını, evini, yakınlarının canını yitirenleri avutmuyor. “Savaşalım, öldürelim, bitirelim” nidalarının sahiplerinin görünürdeki gürültüsüne aldanmamak gerek. Savaşa gidecek başkalarının sırtından cesaret gösterileri yaparak korkaklığını gizlemek, cesaretini ancak sürülerle hareket halindeyken yalnız yakaladıklarına saldırarak göstermek ‘savaşalım’cıların (şahin diye adlandırılmaları bu vahşi güzel kuşa haksızlık) bildik ve modası geçmez, maskesi düşmez bir davranış özelliği.

Savaş destekçileri aslında karma bir grup, hepsini aynı kefeye koymuş olmak istemem. Bu satırların okurları arasında da birçok kişi olabilir. Savaşın şu ya da bu tarafında durarak haklı/haksız ayrımını yapanlar, kendince etik bir çerçeveye oturtarak savaşın kaçınılmazlığını savunanlar ile savaş çığırtkanlarını, insanları göz göre göre ölüme sürenleri eşdeğer görmeyi doğru bulmam. “Savaşalım” demeyen ama “Savaşmak gerekiyor galiba” diyen önemli bir insan kesiminin bu dürtüyü hissetmesine neden olan bir duygu, bu duygunun karakterini belirlediği iklim var; pandemi ile tırmanışa geçen, öncesinde ne kadar inkâr edilirse edilsin varlığı görmezden gelinemeyen iklim krizi ile hissedilen ve ekonomik krizler silsileleri ile canlı kalan ‘yok olacağız’ duygusu. Bombalamalar, cinayetler, pusular ile dolu geçmiş yıllar ülkemizde bu duyguları çok güçlü tutmayı başarmıştı. Şimdi dünyanın içine girdiği kutuplaşma ve sıcak savaş bu duygunun etkisini daha da arttıracak.

Zihnimizin temel görevi hayatta kalmamızı sağlamak ise, zihinlerimizde hayatta kalmak için başka çare kalmadığı düşüncesini doğurmak için savaş görselleri, doğru yalan belirsiz videolar veya sözler yetebiliyor.

Savaş destekçisi gözüken birçok kişinin barış kavramından anladığı ‘teslimiyet’, ‘öteki taraf’ın isteklerine boyun eğmek. Barış bir süreç; üstelik değişik evreleri aşılarak ilerlenen ve karşı tarafı yok etmeden mücadele edilen bu süreçte zaman zaman ‘kaybediyor’ ya da ‘hep veriyor’ olarak görülmek işten bile değil.

Kaybetmeyi bırakın, tek bir şeyin eksilmesine bile duyarlı olunca, müzakere mümkün olabilir mi? Eksilenin bir daha geri gelmeyeceğine inanç, karamsarlığın (ve kaybetmekten bıkmışlığın) esas ögelerinden birisi. Karamsarlık arttırıcı olaylar iyimserliğe ve insanın iyi şeyler yapabileceğine sonsuz inanca dayalı barışçı tutumları sarsıyor, çatışmalı durumlarda uzlaşmanın imkânsızlığını düşündürtüyor, en ılımlı kişilerdeki (ve aktif denetimle, başkasına zarar vermek yerine yapıcı faaliyetlere yöneltilebilen) savaşçı yanları ön plana çıkartıyor.

Ülkemizdeki ve dünyamızdaki savaş yanlılarının, hele savaşı çıkartanların davranışlarını psikolojik etkenlerle açıklamaya kalkmadığımı hemen hatırlatayım. Bir siyasi tercihin yapılışı değil sıradan insanların düşünüşü ve duruşu üzerindeki etkisi önemli ölçüde psikolojik etkenler içeriyor. Güdümlü medya faaliyetlerinin savaş yanlısı, savaşın kaçınılmazlığını barışçılığın zayıflık ile eşdeğer olduğunu söyleyen veya kendi savaşını haklı çıkartıcı gürültüsü tam bu etkenleri hedefliyor.

Meraklı okur için not: Benzeri bir yazıyı 2013’te yazmışım. Bırakın bu yazıyı on yıl kadar önce yazdığım bir yazıdan türetmiş olmamı, 100 yıl ya da 1000 yıl önce yazılmış benzerlerinin varlığı şaşırtmıyor. Ama bu bir beyhudelik hissi vermesin, barış ve uzlaşma arayışı insan beyin evriminin başlıca güdüleyicilerinden.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün