Biz insanların zerre kadar değerinin olmadığı, jeopolitik denen uğursuzluğun herşeyden daha değerli olduğu günümüz dünyasında Ukrayna halkına çok çok ağır bedeller ödetiliyor. Hangisi daha önemli? Jeopolitik mi, insanlık mı? Batı dünyasını gözlemlediğimizde sanki jeopolitik daha önemliymiş gibi duruyor. İnsanlık sınıfta kalmış görünüyor. Kardeş kardeşi öldürüyor, dünya da jeopolitik diye seyrediyor.
Ukraynalılar çok acımasızca katlediliyor. Tüm medya araçlarından an be an gördüğümüz görüntüler nedeniyle adeta hasta olduk. Bu felaketin, bu acının, o çocukların, bebeklerin, annelerimize babalarımıza benzer, artık ömrünün sonbaharında olan insancıkların çektikleri acılar, yağmur yağınca yağmur suyu biriktirmek için kapılara çıkan insanlar… Yani sözlerin bittiği yer. Merak ettiğim birkaç konu var. Mesela bugünün dünyasında ülkeler binbir dertle uğraşırken ve tüm dünya ülkeleri kendi ekonomik, sosyal, kültürel sorunları yetişmiş, kalifiye kuşaklarıyla, kendi insanlarıyla bile çözemezken; bir ülkenin bir başka ülkenin içine girerek orada yaşayabilmesi, hele de halklar arasında yakın akrabalıklar varken; kendinden nefret ettirerek, acı çektirerek varlığını sürdürebilmesi mümkün olabilir mi? Eski ya da orta dünyada olabilirdi belki ama bugün asla.
Putin’in tehlikeli zihin dünyasında kurguladığı sadece 150 milyon kalmış Slav asıllı nüfusunu, 44 milyonu da Slav asıllı Ukraynalı nüfusla artırırım düşüncesi mi vardı bilmiyorum ama bu düşüncenin ciddi anlamda geri teptiği kesin. Büyük Rus Çarlığı’nı yeniden diriltme düşüncesini çeşitli söylevlerinde anlatan Putin’in Rusyası, ABD’nin küçümsediği ve tüm medyasıyla dünyaya benimsettiği ama bence hiç de öyle görünmeyen ekonomisi, savunma sistemleri ve dev coğrafyasıyla dünyanın büyük güçlerinden biri. Üstelik dünya devi Çin ile de ilginç bir müttefikliği var. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Venbin Vang'in Ukrayna'da olup biteni bir ‘işgal’ olarak nitelendirmeyi reddetmesinin de göstereceği gibi, ülke şu anki durumu kınamaktan hala uzak.
Her an yeni bir senaryo okuyor, yeni bir senaryo dinliyoruz. Kimilerine göre Rusya haklı. Çünkü ABD, AB ve NATO burnunun dibine kadar girdikleri gerekçesiyle jeopolitik gerçeklikleri gözönünde tutan Rusya, Ukrayna’yı işgal etmek zorundaydı; kimilerine göre egemen bir ülke olan Ukrayna istediği bloğa katılabilir ve jeopolitiğini kendi kurgulayabilir. Ama anladığım tek bir gerçek var; Ukraynalılar yalnız bırakıldı, insanlık öldürüldü ve insan hakları ayaklar altına alındı. AB’nin ya da ABD’nin verdiği kıytırık silahların, Rusları uluslararası bankacılık sisteminden çıkarmanın, dünyaca ünlü Rus Orkestra Şefi Valery Gergiev’in Avrupa’daki bütün konserlerini peşi sıra iptal etmenin, Viyana Filarmoni Orkestrası Şefi Gergiev’in ve Rus piyanist Denis Matsuev’in Manhattan'daki Carnegie Hall konserlerinden çıkarılmasının, Rus soprano Anna Netrebko’nun Zürih Operası’nda mart sonunda ‘Lady Macbeth’i canlandıracağı temsilden çıkarılmasının; bütün bu saçmalıklar yetmezmiş gibi daha da büyük bir akıl tutulmasıyla, edebiyatın kurucu babaları arasında sayılacak Tolstoy’un, Dostoyevski’nin eserlerinin mesela Netflix’teki Anna Karenina’nın çekilmesine ambargo konulmasının; yetmezmiş gibi Çaykovski’nin bestelerinin Zagrep Filarmoni Orkestrası’nın programından çıkarılmasına kadar liste uzuyor. Rus akademisyenlere yapılmaya başlanan ambargo da cabası. Demek ki insanlık ortak bir miras oluşturamamış. İş abide Rus edebiyatçılarına, bestecilerine kadar geliyorsa, insanlık bitmiş zaten. Üstelik Batı felsefesi, insan hakları, demokrasi anlayışı yerlerde sürünüyor. Rus oligarklarına yapılan kısıtlamaların haklılık payı bir yana Batı felsefesi çok ciddi anlamda sınıfta kalmıştır.
ABD ve AB ülkelerinin öncelikle Zelenski’yi destekler gibi görünmelerine rağmen ikircikli tavırlarını izliyoruz. Birleşmiş Milletler’deki Güvenlik Konseyi yapısını henüz değiştirmeyen, Rusya’yı bu konseyden çıkarmayan ABD, Çin, AB ülkeleri, İngiltere ve toplamda 15 daimi üyenin henüz sesi soluğu çıkmıyor. Rusya ise adım adım, çevreleyerek Kiev’e yaklaşıyor. Rus hava sahasına girmeye kalksa leblebi misali indirilecek herhangi bir ülke uçağına karşın Ruslar Kiev’e yakın tüm kentlerin sistemli bir biçimde hayat kaynağı olabilecek noktalarını, havaalanlarını bombalıyor. Rusya’nın amacı Kiev’i çevreleyen kentleri yakıp yıkarak şehre girmek ve Kiev yönetimini, Zelenski’yi görevden almak. Ancak Zelenski sonuna kadar direnmeye kararlı. Tamamiyle jeopolitik olarak dünyayı algılayan Putin bu hedefine önce Kırım’ı işgal ederek başladı, işgaline Ukrayna’nın bütünüyle devam ediyor.
Öte yandan NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir diyerek önceki ABD Başkanı Trump’ı sinir krizine sokan Macron sanıyorum şimdilerde ne yapacağını kara kara düşünüyor. Yetmezmiş gibi 2021 Mayıs’ında NATO'nun askeri tehditler, iklim değişikliği ve Çin'e karşı hazırladığı 20 milyar dolarlık planını da veto etmişti. Ama bu arada, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan, iki dünya savaşının müsebbibi Almanya’da işler değişmeye başladı. Hafta sonu Ukrayna gündemiyle olağanüstü toplanan mecliste kürsüye çıkan Almanya Başbakanı Olaf Scholz “Putin’in, savaşı dünya için bir dönüm noktasıdır, tabi bizim dış politikamız için de” ifadelerine yer verdiği konuşmasında, Almanya’nın dış politikasında ciddi bir paradigma değişikliğinin ilk sinyallerini verdi. Alman hükümeti savunma harcamaları ve askeri yatırımlar için 2022 bütçesinden 100 milyar euro ayrılmasına karar verildiğini duyurdu. Olağanüstü toplantıda Alman milletvekillerine hitap eden Scholz ek olarak “Şu andan itibaren her yıl gayrisafi yurtiçi hasılamızın yüzde 2’sinden fazlasını savunmamıza yatıracağız” açıklamasında bulundu. Anayasasına aykırı düşerek savunma harcamalarını iki katına çıkaran Almanya, savunma politikalarında büyük bir değişiklik içinde. Çünkü, Berlin yıllardır hem ABD hem de NATO’dan gelen “savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde 2’sine yükselt” isteklerini karşılıksız bırakıyordu. Şimdiki ABD Başkanı Biden’ın NATO’yu güçlendirelim istekleri gerçekleşmiş görünüyor. Rusya jeopolitiğini kurguladı, Almanya ise Avrupa’nın savunma anlamında en güçlüsü durumuna geldi. Amaç hasıl oldu, jeopolitik yeni bir Soğuk Savaş dönemini müjdeliyor.
Yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her iki hasım ülkeyle yaptığı uzlaşma ve arabuluculuk çabaları umuyorum çok hayırlı bir biçimde sonuçlanır. Umut ediyorum ki acılar içinde kavrulan Ukrayna halkı en kısa zamanda barışa kavuşsun ve jeopolitik insanlığı öldürmesin, sadece dua edebiliyorum, sadece…