Küresel anlamda oldukça sorunlu ve sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Henüz COVID-19 salgınından sıyrılamamışken, ülkemizin hemen kuzeyinde bir savaş beliriverdi. Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi nedeniyle on binlerce insan yerinden, yurdundan olurken, nice aile ferdi birbirlerinden ayrı kaldı, nice çocuk da sokaklarda koşup eğleneceği vakitleri bombaların hedefi olmamak için sığınakta geçiriyor. Ve bu süreç ne yazık ki bir süre daha devam edeceğe benziyor. Evet, bu satırları yanlış sayfada okumuyorsunuz; bir spor yazısının ilk paragrafındasınız hâlen. Lakin siyasetin spora etkisi bundan yıllar önce olduğu gibi bundan sonra da olmaya devam edecek.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı nedeniyle Milano Üniversitesinin ders programından Dostoyevski’nin çıkarılması, dijital yayın platformlarının Tolstoy hikâyelerini izleyiciyle buluşturma fikrinden vazgeçmesi, Rus bir orkestra şefinin görevinden uzaklaştırılması, Rus yönetmenlerin çektiği filmlerin liste dışında bırakılması ve daha bilmediğimiz nice örnekler… Satırların yazarı elbette bir Rus yanlısı değil, hele hele savaş konusunda taraf olmak gibi bir gaye de taşımıyor. Fakat yukarıdaki örneklerle birlikte, bireysel sporculara reva görülen bazı yaptırımların doğru olmadığı kanaatini taşıyorum. Dezavantajlı bireylerin sporun en yüksek seviyesine tutunmasına olanak sağlayan Paralimpik Oyunları’na Rus sporcuların dahil edilmemesi, Rus Formula 1 pilotunun sözleşmesinin feshedilmesi ve farklı spor branşlarındaki çeşitli turnuvalardan Rus sporcuların ihraç edilmesi gibi emsaller, bende elmalarla armutların karıştırıldığı izlenimini uyandırıyor.
Tüm bu örneklerin yanı sıra; savunulacak hiçbir tarafı olmayan saldırıyı gerçekleştiren Rusya’nın yaptığı gibi geçmiş dönemlerde dünyanın farklı noktalarında buna benzer askeri müdahalelerde bulunan ülkelere uygulanmayan yaptırımların bu süreçte hayata geçtiğini görmekteyiz. Savaşın siyasi yönüne dair uzman yorumcular kadar ahkâm kesecek değilim. Ancak sporun her daim birleştirici bir unsur olduğu düşüncesini savunarak, aksini iddia etmediği sürece savaş yanlısı olmayan hiçbir sporcunun müsabaka dışında bırakılmasını anlamlı karşılayamıyorum.
Kimileri görmezden gelse de dünya edebiyatının en önemli yazarlarından ikisi Rus. Ne Dostoyevski’yi ders programından çıkararak, ne Tolstoy’u anlatmaktan vazgeçerek, ne de Rus sporcuları doğdukları ülke nedeniyle müsabakalardan ihraç ederek, 21. yüzyılda bir çözüm üretemezsiniz. Yapacağınız olsa olsa halının altına tozu süpürmek olur.
Savaşın bittiği barış dolu günlere…