Öğrenciler, her an şaşırtabiliyor insanı. Onlara hâlâ şaşırıyorum bazen…Otuzuncu senede alışmış olmam gerekirken üstelik…
Son sınıf öğrencilerimin içine yetmişlerin ruhundan kaçmış bir parça var sanki… Ağzımdan çıkan her kelimenin karşılığında bazı öğrencilerim: seksenlerden, doksanlardan, iki binlerden şarkı sözleriyle eşlik ediyorlar bana… Öğrenci, kendini eğlendirmeye bayılır elbette hele de dersin içeriği ezber bilgiye dayanacaksa… Ama burada gerçekten sağlam bir repertuvar bilgisinin olduğunu gördüm.
“Cumhuriyet Döneminde Roman ve Hikaye” başlıklı konda Adalet Ağaoğlu’nun romanlarından söz ederken Fikrimin İnce Gülü’nden söz ediyordum. Birden arka sıradan şahane bir sesle şarkıyı söylemeye başladı öğrencilerimden biri… Bayağı da ahenkli, nağmeli hatta yaşından beklenmeyecek kadar olgun bir tarzla girdi şarkıya. Benim gibi, Türk Sanat Müziği âşığı bir öğretmene denk düşmüş olması da onun şansı mıdır, bilmiyorum. Aferin, dedim. Şarkı senden kat kat büyüktür yaşça. Hatta benden bile! Nasıl oluyor da biliyorsun sözlerini, müziğini? “Çok severim hocam ben bu tarz şakıları” dedi.
Gençlik bu kadar kıymetli işte…
Hiç ummadığınız bir anda, hiç ummadığınız bir sebeple onların meraklarını, ilgi duydukları alanları, birikimlerini, zevklerini fark edebiliyorsunuz. Buna müsaade ediyorlar. Karşılıklı yakalanan nadir an’larda, onların nasıl eşler, nasıl anneler ve babalar, nasıl yetişkinler olacağını anlayıveriyor insan…
Bestesi İsmail Hakkı Bey’e ait şarkısının sözlerinde,
Fikrimin ince gülü
Kalbimin şen bülbülü
Fikrimin ince gülü
Kalbimin şen bülbülü
O gün ki gördüm seni
Yaktın ah yaktın beni
O gün ki gördüm seni
Yaktın ah yaktın beni
dizeleri vardır.
Adalet Ağaoğlu’nun aynı adlı romanının konusu da bu şarkıya dayalı olarak gelişir:
Küçük yaşta yetim kalan Bayram, amcası tarafından büyütülmüştür. Seçim zamanı köye oy istemeye gelen siyasetçilerin bindiği araba sayesinde hayatında ilk defa araba görür. Arabanın köye gelişini ve siyasetçilerin bir ağa gibi karşılanmasını saplantı haline getirmiştir. Araba sahibi olmak ve köyde bu şekilde karşılanmak en büyük hedefi olmuştur. Yıllar sonra, Almanya’da BMW fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlar. Tek hayali Mercedes almak olan Bayram, sürekli para biriktirdiği için sinekten yağ çıkarır hale gelmiştir. Sonunda bal rengi bir Mercedes alır ve arabasına Balkız adını verir. Türkiye’ye dönüş vakti gelmiştir. Köye dönecek ve Kezban’la evlenecektir. Sevgilisi Kezban’ın hediye ettiği plaktaki şarkı ise Fikrimin İnce Gülü’dür. Ancak sınır kapısından girdiği andan itibaren arabanın istediği saygınlığı görmediğine şahit olmuştur. Köy girişinde ise bir çobanla konuşur ve çocuktan haberleri alır. Kendisini tanımayan çoban, Bayram’ın Almanya’ya giderken başkalarının hayatını alt üst ettiğini, Kezban’ın gazeteye çıkışını, amcasının ölmüş olmasını ve köyde kazı çalışmalarının başladığını söyler. Hayatta her şeyin Mercedes olmadığını anlayan Bayram, arabasıyla Almanya’ya döner. Yaptığı yanlışlar, onun hayallerini çoktan yıkmıştır.
Şarkı sözleri, roman satırları, insan hikâyeleri her zaman aynı yere doğru yol alıyor… İnsanın gönlüne hitap ediyor. Hikaye ne olursa olsun, her dönem, yine insana değiyor.
İster şarkı sözü yazan ister o söze dayalı romanı kaleme alan isterse on’lu yaşlarını bitirmeye yakın bir genç adam olsun; seçilen sözler hep aynı etkiyle sarıp sarmalıyor insanı… Zaman, hangi zaman olursa olsun…