Evren sıcak ve yoğun bir noktaydı, sonra genişleme başladı, biraz ileri saralım, sonra malum gaz ve toz bulutu, epey ileri saralım, dinozorlar öldü, daha da ileri saralım, neandertaller alet kullanmaya başladı. Duralım. Anneanneler sahneye giriyor.
Bir yumurta ve bir sperm hücresi buluştu, sonra zigot oldum, biraz ileri saralım, sonra malum ‘terrible 2’, ‘horrible 4’, epey ileri saralım okul, ergenlik, aşk, kalp kırıklığı, ebeveynle çekişmeler, dost kazığı, yeni ortamlara adaptasyon zorluğu, daha da ileri saralım, loğusalık, kendi yavrularımın terrible’i, horrible’ı, ergenliği. Duralım. Anneannem sahneden çıkıyor.
Bu ayki köşe yazımı başta kendi anneanneme ve tarih boyunca tüm anneannelere adıyorum. Onlar olmasaydı olmazdık, öyle değil mi? Gelin görün ki onlarsız yalnızca soyumuz değil, türümüz de devam edemezdi.
Avcı toplayıcı toplum deyince aklınıza ilk gelen illa ki üzerine hayvan postu giymiş bir erkeğin yay ve okuyla öldürdüğü egzotik bir hayvanı sırtında kabilesine götürüyor olduğudur. Bu kahramanlar, yaşamın enerji kaynağı besini ailesine götürecek ve türünü garantiye alacak, yaşasınlar ki üresinler. Fakat hikayenin kahramanı babalar mı gerçekten?
Utah Üniversitesi tarih öncesi döneme ışık tutmak amacıyla bugün Tanzanya’da ilkel bir şekilde yaşayan Hadza kabilesini gözlemlemiş ve her 100 avın sadece 3,4’ünde başarılı olunduğunu gözler önüne sermiş. Bu istatistikle mağarada o eti bekleyen insanlara ne olurdu dersiniz? Mağaraya atlamadan önce Tanzanya’daki kabile ne yapsın?
Araştırmacılar erkeklerden et beklerken, genç ve yaşlı kadınların toprağın altındaki kök sebzeleri kazdığını ve ailelerine gereken kaloriyi sağladıklarını gördü. Çocukların ne kadar uzun yaşadığı, annenin ne kadar iyi bir kazıcı olduğu ile bağlantılıydı. Ancak annenin ikinci çocuğu olunca bu korelasyon annenin değil anneannenin ne kadar iyi bir kazıcı olduğu ile çocuğun büyümesi arasında oldu. Çokça çocuk yapılmasında ve bu çocukların üreme çağına kadar gelebilmelerinde, anneanneler babalardan daha önemliydi.
Evrim bağlamında şöyle bir çıkarım da yapılabilir: İnsanlar primatlar arasında üreme yaşını doldurduktan çok daha uzun süre sonra da yaşamaya devam eden tek tür. Neden acaba? Becerikli bir anneanneye sahip olmak çocukların yaşamasını ve üreyebilmesini sağlayabiliyorsa, doğal seleksiyon insanları yaşlandırmaya devam ettirmiştir çünkü yaşlı insanların torunları üreyebiliyor. Malumunuz ömrün uzunluğu genetik olarak aktarılır.
Bir tek bu da değil. Aklınıza istediğiniz hayvanı getirin- hatta en yakın kuzenlerimiz olan şempanzeler bile olabilir- hiçbir hayvan bebeğine bir yabancının yaklaşmasına izin vermez. Bir de loğusa bir anneyi düşünün, bebeğini kucağından alması için bir bilene yalvarır gözlerle bakacaktır. İnsan bebeğini etrafında ona yardım edebilecek diğer insanlarla paylaşmaktan hiç çekinmez. Paylaşmak, güven duygusu geliştirmek, iş birliği zaten insanları türler arasında açık ara en beceriklisi kılandır. Bebekler, en ufaktan onlara kimin yardım edebileceğini veya zarar vereceğini bilerek büyür ve bu ölüm ve kalım meselesidir. Kısaca türümüz ava çıktığında haydi iş birliği yapalım diyerek değil, henüz bebekken başkalarına güvenmeyi öğrendikleri için hayatta kaldı, en başta da anneannelerine.
Bu vesileyle ben de 90 yaşına kadar kendi tecrübeleriyle, nasihatleriyle -neyse ki babamın avlanıp, annemin kök sebze kazımak zorunda kalmadığı yaşamımda- hayatta kalmama demeyecek olsam da bu halime evrilmemde katkısı için anneanneme teşekkür ederim. Işıklar içinde uyu kraliçemiz Zali Levi.