Bu ay, dünyanın ağır derslerden geçtiği, benimse COVIDzede olarak evde geçirdiğim günlerde karşılaştığım bir cümle üzerine odaklanmak istedim. A. Einstein’ın cümlesi şöyle:
“Ego is inversely proportional to knowledge /Ego bilgi ile ters orantılıdır.”
Diğer bir deyişle, “İnsanda ne kadar çok bilgi o kadar az ego; ne kadar az bilgi o kadar çok ego mu vardır?”sorusunu düşündüm.
Ego kelimesinin kökü Latince birinci şahısı tanımlayan “ben” kelimesinden geliyor. S.Freud ego anlamını insan psikolojisine tanımlayan kişi oldu. Bilim, ego teriminin Sigmund Freud’un psikanaliz teorisi aracılığıyla tanıtıldığına inanmakta. Böylece egonun insan kişiliğinde ve benliğindeki rölü, önemi bir konu haline dönüştü.
Jung’a göreyse, “Ego bilinç alanının merkezi, aklın, fikirlerimizin, farkındalığın bulunduğu kimliğimizin bir parçası…”
Benim paylaşmak istediğim konu hepimizin bildiği ego, egoist, bencil kelimelerinin açılımı değil de bilgi ve egonun günümüzdeki insanlardan ta koca dünyamıza etkileri, çağrışımı ve sonuçları.
Ego, benlik duygusu aslında herkesin doğasında vardır. Egosal problemlerde kişi kendi istekleriyle toplum tarafından algılanma ve statü peşinde koşma arasında çelişkiler yaşar. Böylece, fazla egonun en büyük zararı sosyal hayatta etkisini gösteriyor. Kişiler, kendilerine aşırı değer biçip masalsı bir evrende yaşadıklarına kendilerini inandırmaya başlıyor.
Bu nedenle son ayları düşündüğümde Einstein’ın cümlesi zihnimde tam yerine oturdu. Güç isteği, menfatler, savaşlar…
Bilgi kelimesinin anlamını düşündüğümde ilim, irfan var. Bilgili insan ise, Nişanyan lügatında okumuş, iyi ahlaklı, olgun ve örnek kimse olarak geçiyor.
Bilginin, ilim ve irfanın sadece insanın kendisini değil, başkalarını da aydınlattığı kesindir.
Bencillik ve ego tabirini insanın vazgeçemediği bir nitelik, hatta karanlığın kendisi olarak düşünürsek, bilgi de sanırım ışıktır.
Cehalet ve bilgisizlik belki de sembol olarak ışığın, faziletin yokluğudur.
Bilgiyle gelişen ve bilinç kazanan, ilim adamları gibi insanlar ise hem topluma yarar yollarını arar hem de bilgisini paylaşarak insanlığın gelişmesine destek olurlar. Maalesef kanımca etrafımızda gitgide çoğalan ve sadece menfaatlerini düşündükleri için karşısındakini rakip veya yok sanan insanlar oldukça, ne savaşlar bitecek ne de her geçen gün yok ettiğimiz tabiat ve iklim şartları eskisi gibi olacak.
Pandeminin başladığı dönemde ünlü tarihçi Yuval Harari de, “Herkes elindeki bilgileri paylaşır, iş birliği yapabilirse, insanlık COVID’i hızla yenebilir. Mevcut küresel krizde en büyük düşmanımız korona virüsü değil; insanlığın içinde yatan nefret ve açgözlülük gibi yıkıcı duygular. Bu salgına, evrensel dayanışma ve cömertlikle tepki verirsek, sadece virüsü kolayca yenmekle kalmaz, aynı zamanda bu krizden her zamankinden daha güçlü olarak çıkabiliriz" demişti.
Yazının tümünü tekrar okumak isteyenler linkten ulaşabilir.
https://www.salom.com.tr/haber/114346/yuval-harariden-dunya-saglik-orgutune-1-milyon-dolarlik-bagis
Özel veya iş hayatınızda etrafınıza iyice inceleyin; egosu tavan yapmış insanlar genelde cümlelerine “Ben”ile başlar. Eğer iş birliği ve çoşkuyla paylaşma yerine, herkes kendi çıkarı için yol almayı amaçlıyorsa işte Einstein o zaman bence tamamen haklıdır; zira bu ortamda verimlilik bile pek mümkün değildir. Ego savaşları her ilişkide kendini gösterebilir.
İlginçtir, bugüne kadar birçok ülkede, pek çok ünlü veya önemli insanla hatta liderle karşılaştım. Aralarında en aydın ve bilgili olanlar en mütevazi ve her zaman için sabırla bilgilerini etrafıyla paylaşan kişilerdi.
Bu insanlar hep güven veren, destek veren, destek olan, insanlık adına çalışan, insan gibi insanlar…
Peki ya siz, egonun zaferini alkışlayıp o sürüye katılan, statü uğruna seyirci kalanlardan mı yoksa bilgi uğruna amacında, yolunda ilerleyenlerden misiniz?