Bu hafta ‘tsaraat’ dediğimiz hastalıktan ve kurtulduktan sonra yapılması gereken ritüellerin okunduğu Tazria ve Metsora peraşalarını okuyoruz. Birçok bilge, bir hastalık ismi olduğu için Metsora’yı kullanmak yerine Tahara yani saflık terimini kullanır. Bizler de peraşa açıklamalarımızda bu sözcüğü kullanmaya özen gösteriyoruz. Tazria peraşasının çoğunluğu hastalığın tanısı ve nasıl gerçekleştiğini anlatır. Tahara peraşası ise hastalık sürecinden sonraki ritüelleri işler. Başkalarının hakkında konuşma günahı olan ‘laşon ara’ yanlışını yapanlar Bet Amikdaş dönemlerinin sonuna kadar ‘Tsaraat’ dediğimiz günümüzün ‘cüzzam’ hastalığına benzeyen ama aynı olmayan manevi bir hastalıkla karşı karşıya kalmışlardır. Bu hastalık bazen evin duvarlarında bazen de kıyafetlerde ‘uyarı’ niteliğinde ortaya çıkardı. Uyarıları dikkate almayanlar ise kendi ciltlerinde renk değişiklikleriyle karşı karşıya kalırlardı ki buna Tsaraat hastalığı denir. Bu hastalığı taşıyan kişi ‘Metsora’ olarak adlandırılır. Cildinde değişiklikler olan kişiden söz eden Tora ‘iş’ yani adam kelimesi yerine ‘adam’ ifadesini kullanır. Her ikisinin de anlamı aynı gibi görünür. Ancak ‘adam’ sözcüğünün anlattıkları farklıdır.
Her şeyden önce ‘adam’, çoğul bir biçime sahip olmadığı için benzersizdir. İbranicede ‘adamim’ şeklinde bir kelime yoktur. Sözgelimi aynı anlama sahip ‘iş’ sözcüğünün çoğulu ‘anaşim’ şeklindedir. ‘Adam’ kelimesi, Yisrael toplumunun bölünmez doğasını, kaç kişi olursak olalım, her zaman tek bir ‘adam’ gibi, bölünmemiş bir varlık olduğumuz gerçeğini ifade eder. Yisrael toplumunun bu özelliğini kendi gözlerimizle görüyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde bir Yahudi’nin başı belaya girdiğinde, dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler ona yardım etmek için harekete geçer. Herhangi bir yerde Yahudilere karşı girişilen bir saldırı Yahudilerin tümü tarafından tepkiyle karşılanır. Hiç tanışmamış olsalar bile ona ailelerinin bir ferdi gibi davranırlar. Bu, ‘adam’ sözcüğünün ve çağrıştırdığı anlamın farklı olmasından, hepimizin toplum içinde birlikte bir aile olduğumuz duygusundan kaynaklanır.
Bu terim burada, ‘laşon ara’ya atıfta bulunarak, günahının ciddiyetini belirtmek için kullanılmıştır. Başka biri hakkında konuşmak, sadece o kişiye karşı işlenen bir suç değildir. Aksine, Yahudi halkının birliğine zarar veren bir durumdur. Hepimiz aynı ailenin parçasıyız. Laşon ara yapan kişi ailenin bazı fertlerini diğerleriyle karşı karşıya getirerek, çekişme ve sürtüşme ekerek aileyi parçalamaya çalışır. Bu nedenle laşon ara yapan, Tsaraat ile cezalandırılır, ardından toplumun geri kalanından izole, şehir duvarlarının dışında ikamet etmeye zorlanır.
Tora Tsaraat hastalığının tanısı ve bu tanıyı koymakla görevli Kohenlerle de bir mesaj vermeye çalışır. Cilt renginde değişiklikler olan kişi öncelikle tanı için bir Kohen’e gider. Burada herkesin aklına gelen soru ortaktır: “Neden Kohen?” Defalarca açıkladığımız gibi bunun nedeni ilk Kohen Gadol olarak görevlendirilen Aaron AKohen ile ilgilidir.
Pirke Avot ilk Kohen Gadol ve bütün Kohenlerin soyunun başlangıcı olan Aaron AKohen hakkında “Ohev ş.alom ve rodef ş.alom/barışı seven ve onu takip eden” ifadesini kullanır. Aaron aynı zamanda aynı yerde insanları seven ve onları Tora’ya yaklaştıran kişi olarak zikredilir. Laşon ara yapan kişi Yahudilerin birbirlerine nasıl bakacaklarına ve nasıl davranacaklarına ilk elden tanık olmak için ‘adam’ kavramının yaşayan bir örneği olan Aaron AKohen’in soyundan bir Kohen’e gitmelidir. Kişi böylelikle çekişme ve bölünme ekmeye çalışırken, bir Kohen’le konuşurken ve Yisrael toplumunun bir parçası olmanın ne anlama geldiğini bu şekilde görebilir.
Bene Yisrael içinde sevgi ve saygı olmadıkça, hele hele ‘laşon ara’ günahı sayesinde olumsuz tohumlar ekilmeye devam ettikçe, istediğimiz ve özlediğimiz güzel günlere ulaşamayacağımız çok açıktır. Yaklaşımı, yaşam tarzı, düşüncesi ne olursa olsun bu ailenin çeşitliliğinin güzelliğini anlamak, ona göre davranmak gerekir. Toplumu ayrıştırmanın, aileyi bölmenin kimseye bir yararı yoktur. Bunun da falanca niyetle, filanca adına yapılması gerçekleri saptırmaktan başka bir şey değildir. “Veaavta lereaha kamoha /yakınını kendin gibi sev” emrinin altına “Ani Ad…” şeklinde imza atan Tanrı ne yapmamız gerektiğini net bir şekilde bizlere öğretmektedir. Bize düşen bu öğretiyi ilke edinerek doğru yolda ilerlemektir.