Başlığı ve resmi görünce kurgu bir casusluk hikâyesini veya ünlü John Le Carré’nin1 bir romanını özetleyeceğim kanaatine varabilirsiniz.
Aşağıda paylaştıklarımı okuduktan sonra hiçbir romancının böylesine karmaşık ve inanılması güç faaliyetleri, hayalinde dahi yaratmasının imkânsız olduğunu göreceksiniz.
Okuyacaklarınız yüzlerce hatta binlerce belgeye dayanmakta… Yıllar süren araştırma ve üst düzey soruşturmalara konu oldu.
Başlayalım.
II. Dünya Savaşından neredeyse hemen sonra, dünya Soğuk Savaş dönemine girmişti. Sovyetler fazla güçlükle karşılaşmadan Doğu Avrupa ülkelerine hâkim olmuştu.
İlaveten Batı ülkelerinde hatta ABD de dahi komünist ideolojisine yakın, hatta koyu Sovyet taraftarları grup ve teşkilatlar yaratmayı başarmışlardır. Sovyet casusları adeta her tarafta amiyane tabirle “kol gezmekteydi…”
Tam bu dönemde -1951 yılında- Ethel ve Julius Rosenberg çifti casusluk suçlaması ile tutuklanırlar. Yapılan sorgulama ve araştırma neticesinde Sovyetler Birliğine, başta atom bombası olmak üzere, radar, sonar ve jet motorlarına ait bilgi ve belgeleri aktardıkları belirlenir. Tahmin edeceğiniz gibi o zamanlar “Hür Dünya” diye anılan tüm Batı bloku adeta şoka girmiştir.
Amerikalılar ise derin bir endişe içindedir.
Sovyetlerin bu başarılarının kökenini araştırmaya başlarlar.
ABD’li ilim adamları, Sovyetlerin insan beynini kontrol edebilecek metotlar keşfettiklerini ve bu suretle diledikleri kişileri kendi menfaatlerine uygun olarak kullandıkları görüşünde birleşir.
Raporları CIA Genel Merkezine sunulur.
O yıllarda CIA Başkanı Allen W. Dulles’tı2 (fotoğraftaki).
Gerekli talimatları vererek, başta kimyagerler olmak üzere, psikologlar, beyin ve sinir uzmanlarından meydana gelen birçok çalışma grupları kurar. Görevleri insan beynini kontrol altına almayı sağlayacak ve davranışlarını etkileyecek madde ve yöntemleri bulmaktır…
Burada ilginç bir not düşelim. Gruplardaki kişilerin çoğu CIA’e hizmet ettiklerinden habersizdir. Halk sağlığına yönelik deneyler yapacaklarını zannetmektedirler.
13 Nisan 1953 tarihinde -tam 69 yıl önce- plana son onayı Allen Dulles verir. İşe başlanır ve hazırlanan belge ‘Mind Control Project’ adı ve ‘Project MK Ultra’ kodu ile tescil edilir.
İnsan beyninin kontrol edebilecek kimyasallar arasında CIA’e bağlı bilim insanlarının dikkatini önce LSD çeker.
1950’li yıllarının başlarında dünya üzerinde bilinen tüm LSD stoklarını ABD’ye getirtirler. Bu dozlar, belli bir sistem dâhilinde, hastanelere hapishanelere, ilgili kliniklere dağıtılır.
Verilen talimat çok açıktır: LSD uygulanan kişilerin beyin ve davranışları ne gibi değişiklikler göstermektedir? Onların iradelerini yok edip kendi kontrolünüze alabiliyor musunuz?
İlk tepkiler deneklerden gelir… Bilhassa başlangıçta LSD alanların büyük çoğunluğu memnuniyetlerini gizlemezler. Kendilerini çok iyi hissetmektedirler. Yakınlarına da bahsederler. Bu uyuşturucunun ünü ve kullanımı kısa zamanda bütün ABD’ye yayılır.
Ama sonuç hüsran vericidir. LSD’nin insan iradesini kontrolde etkili olmadığı ilgili grubun başkanı tarafından CIA’e bildirilir. Daha da korkuncu, yapılan tecrübeler esnasında ölümlerin vuku bulduğu bildirilmekle beraber, sayısının tam olarak bilinmediği de raporda yer alır.
Aynı grubun başkanı LSD araştırmalarından alınır ama yeni bir görev verilir: Casusluğa yönelik zehirleri araştıracak, hipnozun nasıl tatbik edileceğini, bu yönde kullanabilecek yüksek teknoloji ürünlerini ortaya çıkaracaktır.
CIA bununla da yetinmez. Aynı konu üzerinde II. Dünya Savaşı esnasında temerküz kamplarında çalışmış Nazi doktorları ve işkence uzmanlarını da danışman olarak kadrosuna alır.
Program resmen 1960 yılına kadar yürürlükte kalır.
1961’in ocak ayında göreve başlayan Başkan John F. Kennedy, 28 Kasım 1961 tarihinde Allen Dulles onuruna bir tören düzenler. ABD’nin güvenliğini sağlamada gösterdiği ‘başarılarından’ dolayı göğsüne üstün hizmet madalyasını takar.
Ertesi gün, 29 Kasım 1961, Beyaz Saray Allen Dulles’ın istifa mektubunu basına dağıtır. Gerekçeler ise ilginç: CIA’in Küba’daki başarısızlığı ve Cezayir’de General De Gaulle’a karşı tertiplenen komploların arkasında CIA’in yer aldığının anlaşılması.
Yerine gelen CIA başkanlarının en önemli görevi MK Ultra ile ilgili tüm belgeleri yok etmektir.
Komedi gibi duruyor ama muhasebedeki belgeler unutulur. Seneler sonra buradan yola çıkarak yaşanan olayların büyük kısmı gün ışığına çıkar. ABD Kongresinde soruşturmalar açılır fakat herhangi bir netice ve karar çıkmaz.
Şimdi günümüze dönelim. Aradan neredeyse 70 yıl geçti. Herhalde tüm dünyada istihbarat teşkilatları boş durmamıştır. Hele mevcut ‘dijital’ dediğimiz ortamda ne gibi metotların geliştirildiğini bilmemiz mümkün değil.
Bundan esinlenerek, sizi yakından ilgilendiren konularda kulunuz “Ne duyduklarınıza ne okuduklarınıza ne gördüklerinize inanın,” diyor ve mutlaka birkaç yönden kontrol etmenizi öneriyor.
----
1 John le Carré (1931-2020): İngiliz casusluk romanları yazarı. Birçok eseri filme konu olmuştur.
2 Allen W. Dulles (1893-1969): CIA’in ilk sivil kökenli başkanı ve en uzun süre (4 Ocak 1951-28 Kasım 1961) başkanlık görevini yürüten kişidir. Ülkemizi 27 Mayıs’a götüren süreçte hala çok güçlü bir başkandı. Ünlü ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles’in küçük kardeşidir.