Pesah Agada sırasında okunan, aslında sene boyunca okuduğumuz bir bölümü daha yakından tanımak yıl boyunca dualarımızı daha olumlu etkileyecektir.
Pesah Sederi uzun olduğu için yemek yeme zamanı olan Şulhan Oreh sonrası çok fazla dikkat edilen bir bölüm değildir. Hele Birkat Amazon da okunup üçüncü bardak şarap içildiğinde geride kalanları okumak veya üzerinde konuşmak çok da kolay gelmez. Ancak Allel içinde öyle bir parça vardır ki hem yıllık dualar sırasında tanıdıktır hem de önemi açısından konuşulmaya değerdir.
Yahudiler haftanın merkezine Şabat gününü yerleştirir. Şabat merkezi konumdadır ve ışığı ile bütün haftayı aydınlatır. Şabat dualarının merkezinde Şahrit duası yer alır. Bu duaların merkezinde ise ‘Nişmat Kol Hay’ parçası vardır.
Ben iş Hay insanların Nişmat okudukları zaman çok özel kavanalar tutmaları gerektiğini öğretir. İlk üç sözcük, Nişmat Kol Hay sözcüklerinin ilk harflerinin sayısal değerlerinin toplamı 78 sayısına tekabül eder. Bu sayı da Tanrı’nın merhameti çağrıştıran ismi olan dört harfli isminin sayısal değerinin üçle çarpımına denk gelir. Bir anlamda kişi bu sözleri söylerken Tanrı’nın merhametinin üç misline nail olduğunun konsantrasyonuna varmalıdır.
Bilindiği gibi Şabat günleri hepimize fazladan bir ‘neşama yetera’ gelir. Bunu bir kerede alabilmemiz mümkün değildir. Bunu üç kerede alabiliyoruz. Nefeş’i ilgilendiren ilk parçanın alınış zamanı Nişmay Kol Hay sözleme zamanıdır. Ruah ile ilgili kısım Amida başında ‘Ad… sefatay tiftah’ söylendiğinde gerçekleşir. Neşama ile ilgili kısım ise Musaf sırasında okunan Keter bölümünde ‘aye’ sözcüğü okunurken bedenimize gelir.
Pesah gecesinde Allel sonrasında Nişmat Kol Hay okunur. Bu okunurken belli şeyler deklare edilir. Öncelikle Tanrı’nın yaptığı her şey bizim iyiliğimiz içindir. Tanrı dünyayı ‘hesed’ dediğimiz iyilik ve ‘rahamim’ dediğimiz merhamet ile idare eder. Ölüleri dirilten, hastaları iyi eden, düşkünleri kaldıran, konuşma yeteneği olmayanlara bunu sağlayan, bilgeliğini yitirenlere bunu tekrar veren hep O’dur. Deklarasyonun devamında da sadece O’na teşekkür edilebileceği ve şükran duyulması gerektiği ifade edilir. Burada bunu belirtmenin gerekliliğini Amida duasının sekizinci berahası olan ‘Refaenu’ berahasını daha iyi anlamak suretiyle çözebiliriz.
Refaenu berahasında “Ki teilatenu ata / methiyelerimiz sanadır” ifadesi yer alır. Diğer isteklerimizi sıraladığımız hiçbir berahada bu ifadeye rastlamayız. Çünkü burada insan sağlığın kimin tarafından geldiğini anlamak konusunda yanılgıya düşebilir. Kişi sağlığına kavuşmasının nedeni olarak doktoru veya ilaçları gösterebilir. Bu aracılar gerçek olsa bile asıl sağlığa kavuşturanın Tanrı olduğu bilinci akıldan çıkarılmamalıdır. Bunun için bu berahada bu ifade yer almaktadır. Benzer biçimde Nişmat bölümünde yer alan birçok şey ancak Tanrı’nın yardımı gerçekleşebilecek olan şeylerdir. Bunun için de O’na teşekkür cümleleri vardır. “Ulha levadeha anahnu modim/Sadece Sana biz şükranlarımızı sunarız.”
Burada akla başka bir soru gelebilir. Tanrı’nın henüz yapmadığı ‘ehiyat ametim’ gibi şeyler için de O’na teşekkür ediyoruz. Bu inancın görülen işaretleri nelerdir?
Rabiler her şeyden önce zamanı gelince bunun gerçekleşeceğini beyan eder. Bu yüzden vefat edenler kıyafetle gömülür. Uyandıklarında çıplak olmamaları için bu gereklidir. Herkes aynı kıyafeti giyer çünkü maşiah zamanında kıskançlık yoktur. Herkes birdir. Mezarlıkların ve mezar yerlerinin belli olması buna işaret eder. Gemara bilginleri ölüleri diriltme yetkisine sahiptir. Bunu neden kullanıp kullanmadıkları bilinmez ama bunu bilirler. Maşiah zamanında ise herkesin yanına gelinerek isimle seslenmek suretiyle bu gerçekleşecektir. Bu büyük sevinç uyandıracaktır. Pasuk “Samehenu kimot initanu/Sıkıntılı günlerimiz gibi bize sevinç de ver” demektedir. Sıkıntılarımız büyüktür ama sevincimiz çok daha büyük olacaktır. Geula yakındır. Özellikle içinde bulunduğumuz ay olan Nisan, Geula ayıdır. Birinci Geula burada nasıl gerçekleştiyse final Geula da burada gerçekleşecektir.
Nişmat okurken ikinci paragraf Tanrı’ya teşekkür etmenin imkansız olduğunu anlatan bir cümleyle başlar. Tanrı bizler ve atalarımız için ‘nisim’ ve ‘niflaot’ gerçekleştirmektedir. Dilimize çevirdiğimiz zaman bu iki sözcüğü ‘mucize’ diye tercüme edersek yanılmış sayılmayız. Ancak ikisinin arasında önemli bir fark vardır. ‘Nisim’ hepimizin bildiği ve gördüğü mucizelerdir. Günümüzde bunlardan çok da fazla olmamaktadır. Ancak ‘niflaot’ biz farkında olmadan Tanrı’nın bizim için yaptığı mucizelerdir. İşte bu tip mucize türü sıklıkla karşımıza gelmektedir. Bunların mucize olduğunu ise sadece Tanrı bilmektedir. “Veose niflaot gedolot levado” diyen pasuk bu tür mucizelerin tek başına Tanrı tarafından yapıldığını öğretmektedir.
RaMBaN insanın dünyaya gelmesinin esas anlamının bu olduğunu söyler. Kişi Tanrı’nın berahasını almak ve O’na teşekkür etmek için dünyaya gelmiştir. Tanrı’nın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı sır değildir. Kişi Tanrı’ya mitsvaları yerine getirmek suretiyle teşekkür edebilir. O halde insanın dünyaya gelmesinin esas amacı mitsvaları yerine getirmesidir.