Çocukluğumdan beri vücudumda beni rahatsız eden tek bir iz vardır; tanıdığım herkesin kolunda olmasına rağmen benim bacağımda olan devasa çiçek aşısı izi. Benden birkaç yıl sonra doğanlar çok şanslı; aşılar sayesinde çiçek hastalığının da bitmesiyle aşı olmak zorunda kalmadıklarından, vücutlarında da bu garip izden yok. Yıllar içinde, biraz da kırklı yaşlarda olmanın olgunluğuyla bacaktaki çiçek aşısı izini tamamen unutmuşken, son bir haftadır maymun çiçeği virüsü yazılarının çoğalması ile çiçek aşısı izi yine gözüme batmaya başladı.
***
COVID’le yatıp COVID’le kalktığımız üçüncü senede, tam psikolojik olarak biraz rahatlamaya başlamışken, birdenbire tüm gazetelerin ve internetin rahatsız edici maymun çiçeği virüsü resimleri ve bilgileriyle dolu olması insanların psikolojilerinin tekrar bozulmasına sebep oldu. Yine COVID’in başlarındaki gibi konu hakkında bilgili bilgisiz yorumlar, doğru yanlış detaylar kafaları karıştırıyor. Güvenilir kaynaklardan okuduğuma göre bu hastalık ilk Afrika’da görülen, hayvandan insana geçen ama düşünülenin aksine maymundan ziyade fare, sıçan gibi kemirgenler tarafından insana geçen bir hastalık. İnsandan insana geçmesi de çok yakın temasla mümkün. Şu ana kadar 11 ülkede 100 kişiden az kişide görüldü. Görüntüler tabii ki rahatsız edici, en yakın zamanda çiçek hastalığı gibi sona ermesi herkesin dileği…
***
Maymun çiçeği virüsü konusunun beni en çok rahatsız eden kısmı medya ve sosyal medya tarafından yaratılan korku psikolojisi. İkinci bir COVID geliyor korkusu yayılması ki, Maymun çiçeği virüsü şu anda hem ülkemizden hem de bir pandemi olmaktan çok uzak. Uyku düzenlerimizin bozulduğu, endişe seviyemizin yükseldiği üçüncü kışı geride bıraktıktan sonra, başka virüsler hakkında en azından bize yaklaşana kadar korkuya, endişeye kapılmayalım. Virüsler hakkında emin olmadığımız bilgileri paylaşmayalım, zira bunları paylaştıkça virüs korkusu virüsün kendisinden daha hızlı bulaşıyor.
***
Yaza bir hafta kala hala, birkaç istisna gün haricinde İstanbul’da ekim kıvamında bir mayıs ayı yaşadığımız için, bu sene bahar dalları, kır çiçekleri eski senelerdeki kadar gözüme çarpmadı ancak havanın soğukluğuna rağmen balkonumun içinden salonuma kar gibi yağan polenleri görmemek mümkün değil. Baharı, hatta yazı artık polen yağmuru ile değil, güneşle karşılamak için sabırsızlanıyorum. Açık havada sevdiklerimizle yüz yüze görüşebileceğimiz, uzun zamandır görüşemediklerimizle kavuşabileceğimiz, tekrar eski hayatımıza benzer bir hayat yaşayabileceğimiz günler geldi. Son üç seneden aldığım tek bir ders varsa, o da korku enerjisinin yerini sevgi enerjisine bırakmak. Çok güzel bir yaz mevsimi geçirmeniz dileğiyle…