Geçtiğimiz hafta içi Antep-Urfa-Göbeklitepe turumuz için Gaziantep uçağındayım. Yol boyunca tur notlarıma, programa bakıyorum. Yanıma oturan beyefendi, bir süre sonra gayri ihtiyari “Rehber misiniz?” diye soruyor. Bir süredir beni izlediğini o anda fark ediyorum. Cüsseli bir bey olduğundan ilk geldiği andan itibaren önyargı ile “Umarım zaten dar koltuklarda beni sıkıştırmaz…” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Gözlerinde gülümseme ile “Bizim de turizm tesislerimiz var, belki turlarda işine yarar…” diyerek muhabbeti açıyor. Antep havalimanına kadar keyif dolu ama bir o kadar da yüzüme gerçekleri vuran bir sohbet gerçekleştiriyoruz.
Bugüne kadar girdiğim hiçbir ortamda çok özel durumlar hariç ismimi belirtmekte bir beis görmedim. Adımı sorduğunda daha evvel büyüdüğü kentte, çevresinde hiç Yahudi biri ile karşılaşmadığını tahmin edip önce “Mois” ardından da birkaç kez tekrarlama sonrası şaşkınlığını da normal karşılayıp “Ben Türk Yahudi’siyim” diyorum. 500 yıllık bir İstanbullu kültürden geliyorum demem kafasını daha da karıştırıyor. Muhabbet koyulaşınca tüm iyi niyetiyle Yahudilik’teki inanç prensipleri, aile yapısı hatta ticaret üzerine bolca laflıyoruz. Kendimce bildiklerimi aktarıyorum. Beyefendi’nin yaşadığı şehirde iyi tanınan bir iş insanı olup siyasetle ilgilendiğini de öğreniyorum. Konu dönüp dolaşıp Ayasofya’ya geldiğinde “Fena mı olurdu siz de orada dua etseniz!” sözleriyle hayatında hiç sinagoga gelmediğini hatta Yahudiler’in ibadethaneleri hakkında pek fikir sahibi olmadığını da öğreniyorum. İstanbul’a döndüğümüzde mutlaka “500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi ve Neve Şalom Sinagogu” ziyareti için sözleşiyoruz.
Uçaktan ayrılırken beni “Mois – Yahudi arkadaşım” diye telefona kaydediyor. “Sizin dürüstlüğünüzü, ticaret ahlakınızı çok duymuştum. İlk defa hayatımda bir Yahudi tanıdım” diye samimi bir itirafta bulunuyor. Yol boyunca bu topraklara dair öyle anlamlı sözler ve itiraflar geliyor ki, ayrılırken sarılıyoruz. Elimde olsa beyefendiyi Edirne Sinagogunda pazar günü gerçekleştirilen caz konserine ışınlamak istiyorum. Yunus Emre'nin ‘Bana seni gerek seni’ ilahisi ile Aşık Veysel'in ‘Uzun ince bir yoldayım’ türküsünü caz formunda seslendiren Guy Mintus’u dinlerken “Türk Yahudilerinin de bu toprakların suyu, havası ile yoğrulmuş çok da farklı olmadıklarını” kitlelere anlatması fena mı olurdu… Kim bilir, belki yakında beraber anlatırız…
500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Başkanı Silvyo Ovadya’yı ayakta alkışlıyorum. Bitmeyen bir enerjiyle, çalışma arkadaşlarıyla var gücüyle bir yandan müzemizde neredeyse her hafta bir etkinlikle yaşayan bir mekân yaratırken, aynı anda Edirne’yi, Edirne Yahudilerinin kültürel mirasını yaşatmak için gayret veriyor. Dilerim bu emekleri genç kardeşlerimizce de idrak edilir ve bu tarz etkinlikler gerek daha genç kitlere ve hatta hayatında hiç Yahudi tanımamış aynı havayı soğuduğumuz milyonlarca yurttaşımıza da ulaşır...
Dışişleri Bakanımız Türkiyeli Yahudileri de ziyaret edecek mi?
Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada Bakan Mevlut Çavuşoğlu’nun 24 Mayıs’ta Filistin’e ve 25 Mayıs’ta da İsrail’e gerçekleştireceği ziyaret dile getirildi. 15 yıl sonra ilk kez bir Türkiye Dışişleri Bakanı’nın İsrail’e ziyareti ve gündemde olan “Büyükelçilerin atanması ve artacak iş birliği” konuları öne çıkarken, böylesi değerli bir ziyarette halihazırda daha evvel Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde Türkiyeli Yahudilere yapılan ziyaretler yanında Sayın Çavuşoğlu’nun Türkiyeli Yahudileri de ziyaret etmeye programında müsaitliği olur mu?
Şu anda İsrail’de yaşayan Türkiyeli Yahudilerin sayısının, Türk Yahudilerinden fazla olduğu düşünüldüğünde, hayatlarına farklı nedenlerle orada devam etmeye karar veren ancak doğdukları ülkeye olan gönül bağları kopmamış, her fırsatta Türkiye ile gurur duyan kardeşlerimize onlara değer verdiğimizi ve bir gün ola ki dönmeyi düşünürlerse onlara desteğe hazır olduğumuzu hatırlatsak güzel olmaz mı?
İki ülke arasındaki ilişkilerin olumlu yönde seyri, artan ticaret hacminin yanında sokakta gördüğümüz bolca İsrailli turistten de etkisini hissettiriyor.
Dileriz mart ayında her iki liderin de olumlu yaklaşımları ile artan bir ivmede devam eden ilişkiler bu ziyarette de bir öteki adıma taşınır ve bölgede ihtiyacını her an hissettiğimiz barış iklimine katkısı olur…