'Herkes gibi' olma sendromu

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
15 Haziran 2022 Çarşamba

- Tansiyonum düştü galiba…

-Merak etme, havadandır.

- Sanırım tansiyonum çıktı.

- Hava basık, ondandır.

Mecazi anlamda zaten ağır olan havayı bir yana bırakırsak, insanoğlu kolay kolay memnun olmuyor.

↔↔↔

Hafta sonuna doğru, ‘yağmur yağacak, boşuna gitmeyin’ uyarılarına rağmen Ada’ya taşınmaya karar verdik. Hiç olmazsa temiz havada balkonda otururduk.

Güneşli bir günün ardından akşam çiselemeye başlayan, ardından hızlanan yağmuru görünce sevindik. Sıcak ve boğucu hava gidecek, biraz serinleyecektik. Nitekim bir müddet sonra Ege yaseminleri -kimileri Arap yasemini diyor- ile hanımellerin kokusu toprağa karıştı. Etraf mis gibi.

Bir süre önce, Ada’nın her yerinde begonviller görülmeye başlanmıştı. Yerli/yabancı turistler önlerinde artistik pozlar verip resim çekmeye bayılıyordu. Bu sene de, nasıl olur bilinmez, etrafı Arap yaseminleri kapladı. Baygın ama rahatsız etmeyen güzel bir koku yayıyorlar. Kimi evlerin ruhsuz beton bahçe duvarları küçük yaseminlerle örtüldü. Doğa bozuldukça, kendini yeniliyor sanki. İnsanoğlu doyumsuz, kâinat ise sonsuz…

↔↔↔

Gece yağmur sesiyle uyuyakalmayı severim. Ancak onu takiben iki gün aralıksız yağmur yağınca hanımeli ve toprak kokusu cazibesini yitirdi. Balkonda oturmak mümkün değil. Küçük bir göç başladı. Yastıkları içeri al, iskemleleri ters çevir, bahçe masasına özenerek seçtiğim yeni örtüyü alelacele kaldır. Kapalı mekâna girmeye çekindiğimizden, uygun ayakkabı/şemsiye/yağmurluk üçlüsüne güvenerek sokağa çıksan bile nereye gideceksin? Her yer ıslak. Orman yolunda kısa bir yürüyüş yapıp sözde çam kokusunu ciğerlerimize çekme romantizmini aştığımıza göre, en iyisi evde oturup kitap/gazete okumak.

↔↔↔

Nitekim balkon kapısını aralayıp -ne de olsa temiz hava içeri girmeli- gazete sayfalarına karıştık.

Bilgi Üniversitesi Reklamcılık Bölümü mezunu olup psikoloji okumayı hedefleyen ünlü voleybolcu Naz Aydemir Akyol’un ‘Spor ve çocuklar’la ilgili makalesini gülümseyerek okudum. “Spor ebeveynlerin kendi hırslarını çocuk üstünde gerçekleştirmeye çalıştığı bir alana dönüştü. (…) Eğer soyunma odasında ayakkabılarını veli bağlıyorsa, o çocuğun sporcu olması beklenemez…”

Her ebeveyn çocuğu için iyisini ister. Nitekim genç nesil anne-babalar da çocuklarının her boş dakikasını programlıyor. Sporun çeşitli dalları, drama, satranç, yoga, resim, perküsyon… Nefes alacak, oyun oynayacak zaman yok. Zaten arada vakit kalınca çocuk cep telefonuyla bütünleşiyor. Mutlaka amaç sağlıklı, özgüvenli çocuklar yetiştirmek. Ancak kalıplardan sıyrılmayı hedeflerken çocuklar kendini bir başka kalıbın içinde buluyor. Buna biraz, ‘herkes gibi olma sendromu’ da yansıyınca beklentilerle hedefler birbirine uymuyor.

Her çocuk sporcu olmayabilir, ama her çocuk ayakkabısını bağlamayı bilmeli.

Güneş açtı.

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün