Şubattan bu yana devam eden Ukrayna’nın işgali ve savaşın beraberinde getirdiği kaosun etkilenmediği bir ülke, hatta kıta kalmadı…
Amerika’dan Afrika’ya, Afrika’dan Avrupa’ya herkes savaşın zorluklarını hissetmeye başladı.
Silahlanma, ırkçılık ve gıda tedariki derken çığ gibi üzerimize gelen gerginlikleri önleme çabaları sürüyor.
Amerika Birleşik Devletleri Avrupa’nın kalelerinden olan Almanya’daki temsilcisini aslen Alman Yahudi’si olan bir kadını seçerek ciddi bir mesaj verdi. Avrupa’da yükselen aşırı sağcı ve ırkçı gruplara mesaj olarak algılanan bu atama, bir önceki iktidarın ‘tercihini’ düzeltmek olarak algılandı.
2021 yılında Amerika’nın Almanya Büyükelçisi olarak göreve gelen Amy Gutmann’ın babası 1934’te Nazi olan Belediye Başkanının kasabalarındaki sinagogu yakmasının ardından orayı terk ederek New York’ta yeni bir hayat kurmuş Bavaryalı bir Yahudi.
Evde Almanca konuşulmasına dahi müsaade etmeyen babası Kurt Gutmann tüm yaşamı boyunca terk etmek zorunda bırakıldığı Almanya’ya tepkisini ve kırgınlığını kalbinde taşımış…
Amy Gutmann geçen yıl göreve geldiğinde bunun sadece bir ‘iş’ değil kendisi için şahsi bir mesele ve insani bir görev olduğunu vurgulamıştı.
Geçtiğimiz günlerde Bavarya’nın Feuchtwangen kasabasının sakin ve güzel sokaklarında yürürken görüntülenen Amy Gutmann için bu şahsi ve özel bir ziyaretti…
1934’te babasının geride bıraktığı ve atalarının yüzyıllarca yurdu ve yuvası olan kasabada, dünyada sürekli hortlayan ırkçılığa değinerek bir konuşma yaptı. Elinde babasının siyah beyaz resmini tuttuğu görülen Gutmann “beni lütfen affedin; bugün yalnız Amerika’nın Almanya Büyükelçisi olarak değil Kurt Gutmann’ın kızı olarak buradayım” açıklamasında bulundu. 77 yıl önce Amerika ve müttefikleri mağlup ettikleri Hitler’in Almanya’sında şimdi Rusya’ya karşı beraber hareket ediyor.
Amy Gutmann “Almanya ve Amerika güçlü bağları olan, insan hakları ve bağımsızlık hususlarında müşterek duruşa sahip iki ülkedir” diyerek Ukrayna’ya karşı ortak kararlar alındığını da onayladı. Bu açıklamasını “babamın maalesef vatanını böyle görmeye ömrü yetmedi” diyerek sonlandırdı.
Amy Gutmann Harvard Üniversitesinden doktorası olan bir matematikçi. Siyasal bilimler çalışmış ve demokrasi hakkında onlarca kitabı bulunan bir profesör. Pennsylvania Üniversitesinin de en uzun rektörlüğünü yapmış kişi. Gutmann’ın en etkileyici ve çarpıcı açıklaması göreve gelirken; Alman asıllı anneannesinin Tevrat’ının üzerine elini koyup yemin ettikten sonra “Almanya geçmişiyle yüzleşip kendiyle hesaplaşan örnek bir ülkedir” olmuştur.
Demokratik Eğitim (Democratic Education) isimli kitabında Gutmann sağlam bir eğitim sisteminin devlet tarafından sağlanması gerekliliğini anlatır. Birçok röportajında ise “demokrasi ve eğitim ile ilgili yazmak istememin asıl sebebi; Nazilerinki gibi diktatörlük ve baskı rejimlerinde yapılan ilk şey basını susturmak ve kitap imha etmek” diyerek günümüzde de yaşanan ciddi bir probleme değinmiştir.
Son günlerde ABD Büyükelçisinin “demokrasi her zaman ilk çaredir ancak baskı rejimlerine karşı işe yaramadığında askeri güce başvurmak elzemdir. En büyük örnek Hitler’e ve ona karşı kazanılan zaferde müttefiklerin askeri gücünün payını hatırlatmak gerek” demesiyle Almanya’nın Ukrayna’ya destek vermesinin önemi de hatırlatıldı.
Şimdi gözler Berlin’e çevrildi.
Bavarya’da yapılacak G-7 zirvesinde Gutmann’ın bir süredir vurguladığı konular masaya yatırılacak. Alman şansölyesi Olaf Scholz’un ‘tarihi bir dönüm noktası’ dediği an işte bu!
100 milyar Euro’luk silahlanma bütçesi dahil, Berlin’in Kiev’e askeri destek yapmakta çok istekli görünmemesinin de konular arasında yer aldığı biliniyor.
Bu toplantıya dair ise Baerbock “Ukrayna’daki savaş sebebiyle dünyadaki gıda krizinin artık çok ciddi bir boyutta olması sebebiyle acil hareket planı talebinde bulunuldu” dedi.
Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un ev sahipliğinde ABD’yi temsilen Antony Blinken ve İtalya’yı temsilen Luigi di Maio da Berlin’de G-7 öncesi hazırlık niteliğindeki toplantıya katıldı.
Rusya’nın ‘hak (!) mücadelesi’ diye nitelendirdiği savaş dünyadaki gıda fiyatlarını tavan yaparken Etiyopya, Somali, Yemen, Güney Sudan gibi kırılgan ülkelerin insanlarını ölüme sürüklüyor. 750 bin kişinin feci koşullar altında hayatlarının tehlikede olduğu BM raporlarında mevcut. Tahıl ve buğday gibi depolarda bekleyen ürünlerin doyuracağı kalabalıklar tahrip olmuş liman ve alt yapının yanı sıra Rus deniz kuvvetlerinin müdahalesi sebebiyle açlığa terk edilmiş vaziyette.
WFP’a göre yılda 22 milyar dolarlık bir destek ile böyle bir kriz hafifletilebilir. Ancak bu meblağın yarısının dahi ulaşılabilir bir miktar olmadığı tahminlerin arasında…
Amerikan senatosu Biden hükumetine şubattan bu yana yaptığı 6 milyar dolarlık desteğe ek olarak uzun menzilli silahların devamının gelmesi hususunda baskı yapıyor…
Gözler Biden ve Scholz’un önderliğinde yapılacak G-7 zirvesine çevrili. Ortak endişeler ve sorulara cevap bulunacak mı?
Böyle bir insanlık krizine dünyanın daha uzun dayanması mümkün değil…
Alplerdeki toplantıda sorulacak soruları Rus halkının da kendilerine yöneltmesi icap ediyor…
Buna değer mi?
Hatta her şeyden evvel; niye? Bir adam ve onun hırsı uğruna bu karanlık niye?