Bazı değerler zamanla bile anlaşılmazlar. 40 bin yıl öncesine ait heykeller, mağara ve kaya resimlerinin anlamları, içinde geliştirildikleri kültür hakkında bizlere bilgi verse de bu, onları tam olarak anlamamız anlamına gelmez. Bilinen en eski sanat nesnesinin, üzerleri delinmiş bir salyangoz kabuğu dizisi olduğu ve bunun 75 bin yıl önce yapıldığı bilinmektedir. Ancak ne anlam içerdiği hakkındaki görüşler farazidir.
Birçok eski medeniyet, örneğin Eski Mısır, Mezopotamya, İran, Hindistan, Eski Yunan, Roma, İnka, Maya medeniyetleri, kuruldukları zamandan günümüze birçok sanat eseri miras bırakmışlardır.
Rönesans ise fiziksel dünyanın resmedilmesi ve perspektifin sistematik olarak uygulanıp resimde üç boyut algısının oluşması yönünde teknikler geliştirmiştir. Bu dönem sanatın anlamla birlikte ilerlemeye başladığı dönemdir.
Doğuda, İslâm Sanatında ikonografinin yasak olması nedeniyle geometrik şekiller, hat sanatı ve mimariye yoğunlaşılmıştır. Uzakdoğu'da da bu dönemlerde din, sanatsal üretime yön vermiştir. Hindistan ve Tibet renkli heykeller ön planda tutulurken, dinsel resimler de bu pratiklerden beslenmiştir. Çin'de de kuyumculuk, bronz işçiliği, çömlekçilik, şiir, kaligrafi, müzik, resim, tiyatro gelişmiş, sanatsal eğilimler gelişmiştir.
Batı'da Aydınlanma ile birlikte aklın hakim olduğu eserler ortaya çıksa da, kilise etkisinden uzaklaşmak mümkün olamamıştır. Yirminci yüzyıla geldiğimizde ise her şey çoğalarak devam eder. İzlenimcilik, Dışavurumculuk, Fauvizm, Kübizm, Dadaizm, Gerçeküstücülük, Modernizim gibi birçok akım gelişir.
Bunu en iyi anlatanlardan biri Theodor W. Adorno'dur. "Artık sorgulamadan kabul edilen şey, sanat hakkında hiç bir şeyin, ne sanatın kendisinin, ne sanatın bir bütün ile olan ilişkisinin ne de sanatın varolma hakkının, sorgulamadan kabul edilemeyeceği" sözleri, sanata getirilen en derin değerlendirme olmuştur.
Sanatın nerede ve ne şekilde yapıldığı elbette önemlidir. Ancak bundan daha önemli bir şey vardır. O da sanatın insan ruhunu akladığıdır. Sanata yakın duran bireylerden oluşan toplumlar, hayatı daha olumlamalı bir pozisyondan algılar. Hayatlarını daha değerli yaşarlar. Karanlık olandan uzak aydınlık olana yakın dururlar. Sadece bu nedenle bile ruhlarımızın aklığına yarayan sanatta, herkese bir yer vardır.
Özellikle anne ve babaların, yetiştirdikleri çocukları için, gerçek isteklerle, sanata doğru yönlendirme yapmaları hayırlı evlatlar yetiştirmelerinin bir adımıdır.