Falkland Savaşı…

Sami AJİ Köşe Yazısı
6 Temmuz 2022 Çarşamba

Belki şaşacaksınız ama yine çok güncel bir konudan bahsedeceğim…

Dilerseniz konuyu daha iyi anlatmam için biraz geriye gidelim.

Sene 1982, nisan ayı başları... Maaile İngiltere’nin Shipdham adlı köyünde yaşayan çok samimi arkadaşlarımızın evinde tatildeyiz. (Yerini haritada bulursanız bana da söyleyin.)

Akşam TV açıldığında ilk haber Falkland Savaşı idi... O zamana kadar Falkland’ın nerede bulunduğu ve bir adalar kümesi olduğundan haberim yoktu. (Haritaya bakarsanız, Arjantin’in güneydoğusunda, üç yüz mil açığında birkaç nokta göreceksiniz, orası Falkland’dır.)

Saf saf arkadaşıma sordum. “Niye İngiltere Arjantin’e savaş açtı… Orada İngilizler mi oturuyor?” Meğerse orası İngiliz sömürgesiymiş ve nüfusun tamamı İngilizmiş.

“Peki, nüfus ne kadar?” diye sordum.

 Cevap: 2180.

“Peki, o adalar ne zamandan beri İngilizlere ait?”

Cevap: 1841’den beri.

Ona da eyvallah dedik… “Falkland’da ne yetişir? Kıymetli bir maden filan mı var?”

“Yoo! Millet koyun yetiştirir. Çok kurak ve soğuk bir yer…”

“Arjantin burayı alsa ne olur veya İngiltere burayı geri almazsa ne olur?”

“Arjantin’de askeri rejim var. Onlar Arjantin halkının hislerini kışkırtarak siyasi kazanç sağlamak istiyor… Biz İngilizler ise vatandaşlarımızı korumak zorundayız ve topraklarımızı da kimseye yedirmeyiz…”

Emin olun, aklım durdu… Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdeki, resmi ‘kolonilerini’ korumak için aşağı yukarı 13.000 (yazı ile on üç bin) kilometre güneydeki bir ülkeye savaş uçaklarını gönderiyor. Bu, uçaklar o zamanlar en az on saat gidiş, on saat dönüş, bombalamak için de bir saat deseniz, en az 21 saat havada kalmaları demekti.

Bu da yetmedi. Zamanın İngiltere Başbakanı ‘Demir Leydi’ Margaret Thatcher, Cebelitarık’ta üslenen donanmasına da emir vererek, 11.000 (yazı ile on bir bin) kilometre ötedeki Falkland Adalarına gönderdi. Görevleri net ve kesindi: Orada “İngiliz bayrağı yeniden dalgalanacak!”

Daha da ilginci, kendilerini koyu sömürge karşıtı şeklinde tanımlayan bütün batılı ülkeler -ABD dâhil- bu harekâta destek verdi.

Olaya dramatik bir unsur koymak için de Kraliçe Elizabeth’in oğullarından biri yüzbaşı rütbesiyle ve donanma helikopter pilotu olarak göreve başlatıldı. 

Tahmin edeceğiniz gibi Shipdham’da kaldığımız süre zarfında hemen hemen başka hiçbir şey seyredilmedi, konuşulmadı… İngiliz kayıpları, Arjantin kayıpları, kaç asker, kaç sivil öldü (savaş boyunca üç sivil ölmüş) kaç koyun telef oldu, gündem maddeleri bunlardı.

İstanbul’a vardığımızdan bir süre sonra harbin sona erdiğini duyduk.

Sonuçta her şey eski haline dönmüştü. Yani Falkland Adaları İngilizlerde kalmış ve kalmaya devam edecekti. Ama arada 255 İngiliz, 649 Arjantin askeri ile üç sivil adalı hayatlarını kaybetmiş ve sayısı belli olmayan koyun telef olmuştu.

Şimdi günümüze dönelim. Falkland niye gündeme geldi?

Efendim, haziranın son günlerinde İngiliz Başbakanı, Alman ZDF televizyonu ile yaptığı söyleşide “Rus Federasyonu Başkanı Putin kadın olsaydı Ukrayna’ya saldırıyı başlatmazdı. Bu harekât onun toxic masculinity’sinin (özür dileyerek aynen kullandığı terimleri yazdım) bir tezahürüdür” demiş1.

Samimi söyleyeyim şimdiye kadar, kulunuz, amiyane tabirle ‘maçoluğun’ bir savaşa yol açabileceğini gösteren bir incelemeye rastlamadı.

Şunu da kabul edelim. Putin, yarı çıplak eğersiz atlara binmesini sever, judoda siyah kuşaktır, buz hokeyine bayılır ve hala da maçlara çıkar, boks antrenmanlarına çıkar, kutup ayılarını canlı yakalar ve serbest bırakır, Sibirya’da su altı balıkçılığına çıkar, metreslerinin sayısı bilinmez. Ama tutup da maçoluğuna ordularını Ukrayna’ya gönderecek kadar hırslı olduğunu sanmıyorum.

Nitekim Putin bu lafın altında kalmadı. İngiliz Başbakanına Falkland Savaşını ve zamanın Başbakanı Margaret Thatcher’i hatırlattı ve “Bakın,” dedi “Sizin kadınlarınızın hırsları ve emperyalist duyguları nelere yol açıyor. İngiltere nere Falkland nere? Ben kadın olsaydım Ukrayna’da taş üstünde taş kalmazdı.”  

Özetin özeti, bu savaşın kolay sona ermeyeceği kanaati gittikçe güç kazanıyor. Artık çatışmanın kendisi ve her iki taraftan boşu boşuna ölen veya göç eden insanlar artık gündem bile olmuyor. Tüm basın o iki ülkeden gelecek buğdaya, arpaya, mısıra, ayçiçeğine odaklanmış vaziyette. Veya dedikodular daha fazla ilgi çekiyor.

Medeni dediğimiz ülkeler ise bir an evvel diyalog arayışlarına gireceklerine, kazananı olmayacak bir savaşı sürdürmek için hala silahlanmaya ve biri birlerini tehdit etmeye devam ediyorlar.

Maalesef…                                              

---

1 Toxic masculinity: Basitçe izah etmek gerekirse, bu tip erkek duygularını göstermez, saldırgandır, cinsel olarak her zaman aktiftir ve bu özelliklerini sık sık dile getirir. Erkeği toplumda kadına üstün görür.

                                                               

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün