Bugün itibariyle başlayacak Biden’ın Ortadoğu gezisi günlerdir gazeteleri ve haberleri meşgul tutuyor. İnsan hakları hassasiyetlerini kenara bırakarak ‘karanlık prens’ Muhammed Bin Salman ile buluşacak.
Rusya’nın Ukrayna işgaliyle beraberinde gelen enerji krizi ve hızla yükselen enerji fiyatlarını düşürme amacıyla ‘insan hakları’ endişesi(!) rafa kalkacak gibi görünüyor.
Biden’ın Ortadoğu’da etkisini ve varlığını azaltma politikası kendi ülkesindeki seçmenin artık ‘uzak diyarlara’ para harcamak istememesinden kaynaklanıyor. Biden yaklaşan ara seçimleri şüphesiz aklının bir köşesinde tutuyor!
Biden’ın Bin Salman ile görüşmesinin ‘gizli kahramanlarından’ ulusal güvenlik danışmanı Brett McGurk İsrail yanlısı ve yeri geldiğinde insan haklarını ihlâl eden Arap devletlerinin yaptıklarını görmezden gelen biri olarak Washington’da bahsi geçiyor.
İsrail’in çalkantılı siyasi idaresi artık yerleşmiş olacak ki; seçmen dört yıl dolmadan beşinci defa sandıklara gidiyor.
Kimin seçileceği belli değil…
Biden ve ekibi gelecek liderin kim olduğunu bilmeden münasebetleri zedelememek namına tarafsız ve sessiz kalıyor.
Bu belirsizlikte Biden’ın Ortadoğu ziyaretinin gergin geçmesi tabiatıyla gayet anlaşılabilir…
Zira sadece İsrail’deki belirsizlik değil ABD Başkanının Suudi Arabistan’da elini sıkacağı kişi, insan haklarını sistematik olarak yok sayan ve Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın ölüm emrini veren isim olduğunu kabul etmesi bu seyahatin ne derece gergin olacağına dair bir tablo çiziyor…
Fakat doğru ve yanlışın pek mühim olmadığı(!) değerler küresel gıda ve enerji krizi ile unutulabiliyor…
Rusya’nın Ukrayna işgali yalnızca enerji fiyatlarını değil, gıda tedariki ve güvenliğini de tehlikeye atıyor…
Biden’ın petrol zengini körfez ülkelerine muhtaç olduğunu görmek için âlim olmaya gerek yok…
Enerji fiyatlarının düşmesi sadece ekonomik olarak önem taşımıyor bir yandan da Rusya’ya da tokat sayılabilecek bir hamlenin Kiev’e desteği mühim.
İsrail için ise Amerika ve Suudi Arabistan’ın görüşmesi umut demek…
Riyad ve Washington arasındaki mesafeli ilişkinin tamir edilmesi İsrail’in son yıllarda birçok Arap ülkesi ile tarihi diplomatik ilişkiler kurması bakımından kendini konumlandırması ve Amerika’nın yanında durması güven ortamı ve dolaysıyla daha barışçıl bir süreç demek oluyor.
Bugün başlayacak ziyaretin istikameti evvela İsrail. Ardından Batı Şeria’da Filistinli liderlerle bir araya gelecek olan Biden sonrasında Muhammed Bin Salman ile görüşmek üzere Cidde’ye gidecek. Cidde’de körfez ülkelerinden birçok liderle de toplantı yapılacak.
Biden bu görüşme öncesinde Politico’da çıkan bir habere göre “İsrail ve Arap ülkeleri arasında artık gerginliğe son verme amacıyla bu ziyareti gerçekleştiriyoruz” dedi.
Biden, selefi Trump’ın pro-İsrail politikalarını şu ana dek devam ettirdi. Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederek Amerikan büyükelçiliğini de oraya çekti.
Hatta Filistinliler ile muhatap olan Amerikan konsolosluğunu dahi kapattırdı.
Filistinlilere yapılan yardımlar kesildi.
Abraham Anlaşması ile İsrail, Sudan, Bahreyn, Fas ve Birleşik Arap Emirlikleri ile diplomatik münasebetler oluşturdu.
Biden iktidara gelince Filistinlilere yapılan yardımlar hemen başlatıldı. Trump zamanında Filistin ile kesilen diplomatik ilişkiler Biden ile tekrar kuruldu…
İsrail’in casus yazılım şirketi NSO’nun, ABD tarafından küresel güvenliği ve teknolojiyi tehdit ettiği gerekçesiyle kara listeye alınması Kudüs’ü hayal kırıklığına uğrattı.
Biden’ın büyükelçiliği Tel Aviv’e çekmemesi ve Amerikan konsolosluğunun açılmaması Filistin’in istikbaline dair birtakım veriler sunuyor… Bu tercihin yalnızca uluslararası etkisi olmamakla beraber yaklaşan Amerikan ara seçimlerinde İsrail’e karşı alınan bir karar seçmeni Biden’a karşı tavır almaya kadar götürebilir… Bu riski almayacağını kendi kabinesi de açıklamaları ile destekliyor.
Biden, İsrail’i kadim ve daimî bir dost olarak görüyor…
İsrail’de bulunan binlerce Amerikan askeri, İran ve aşırı İslamcı gruplar tarafından tehdit altında yaşamaya devam ediyor…Biden için Araplar ile münasebetleri düzeltmek tehditleri azaltacağı için bu görüşme bu bakımdan ayrı bir önem taşıyor.
Ancak İsrail’in Rusya’nın Ukrayna işgali sırasında sessiz kalması Amerikalı yetkililerin dikkatini çekerken masaya yatırılacak konulardan birinin bu olduğu da konuşuluyor.
Vermont’ı temsil eden Senatör Bernie Sanders’ın dış politika danışmanı Matt Duss yaptığı bir basın açıklamasında “Biden kabinesi İsrail’in mütemadiyen işlediği insan hakları ihlallerini durdurması konusunda baskı uyguladığını ve Biden’ın şahsen konuyu takip ettiğini söylemesi ne işe yarıyor?” diye açıkça yaptırımların veya baskıların etkisine dair net bir veri olmadığını ifade etmiştir.
Biden’ın Ortadoğu politikasında inkâr edilemez bir başarısı var…
Yedi yıldır süren Yemen’deki iç savaş Washington’ın gözetiminde Suudilerin askerleri ve İran destekli isyancıların ateşkesiyle şimdilik ‘sükûneti’ sağlamış durumda…
Joseph Biden, Barack Obama’nın başkan yardımcısı iken İsrail ile olan ilişkilerin gerildiği durumlardan ne yapmaması gerektiğini bizzat yaşayıp öğrenmiş bir lider.
İsrail’i Filistinlilerle barış görüşmeleri için masaya oturmalarını zorlamayı doğru bulmayan Biden, aynı zamanda Filistinlilerin kendi davaları için yapıcı yaklaşım yerine yıkıcı olduklarını da defalarca dile getirmiştir.
Netanyahu’nun Trump ile olan yakınlığı Biden için hiçbir zaman gerçek olmadı. Biden, Naftali Bennett’i makul bir lider olarak görüyor.
Bu hafta sürecek olan Ortadoğu ziyareti Abraham Anlaşmasını ve Suudi Arabistan/İran diyaloğunun ilerlemesi ile daha istikrarlı bir gelecek ümidini beraberinde getiriyor.
Daha istikrarlı bir Ortadoğu Amerika’nın kendini Çin ve Rusya’nın Ukrayna işgaline konsantre olmasına yarar…
Savaş veya barış…
İstikrar veya kaos…
Kan veya umut…
Açlık ya da tokluk…
Karanlık veya aydınlık…
Hepsi hesaplar ve çıkarlar içinde teşekkül edecek…
Bugünleri Bertolt Brecht şiirinde savaşı ne güzel anlatmış…
“Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı
yağmurun,
Bulutların rüzgarla sökün ettiği.
Ama savaş öyle değil, savaş rüzgarla
gelmez;
Onu bulup getiren insanlardır.
Duman tüten topraktan bahar boyunca,
Dökülüp yükselir birden gökyüzü.
Ama barış ağaç değil, ot değil ki
yeşersin:
Sen istersen olur barış, istersen
çiçeklenir.”
Kimin ne istediğini göreceğiz…
Dilerim Brecht’in dediği gibi “barışı bulup getirsinler.”