Son 20, hatta 30 yıldır çeşitli vesilelerle, yurt içi veya dışında, yazılı, görsel ve hatta sosyal medyanın tarafımla yaptığı röportajlarda, ısrarla sorulan aynı soruya verdiğim cevap, Türkiye’de devlet içinde, bürokraside, devlet dairelerinde, askeriyede ve de sokakta antisemitizmin olmadığı gerçeğiydi. Buna karşın yazılı, görsel ve son yıllarda özellikle sosyal medyada kimi zaman Yahudi karşıtlığının tehlikeli boyutlara ulaştığını da dile getirdim. Bunun yanında, nefret söylemine ve ırkçılığa karşı iyi kötü yasalarımıza giren cezalandırıcı maddelerin bir şekilde uygulanmadığı ve antisemitizmin şahikasını bile yapanın, yaptığının yanında kar kaldığını söylemişimdir.
Türkiye’deki Yahudi mezarlıkları göreceli olarak Avrupa’da kimi zaman tanık olduğumuz ırkçı saldırılarının benzerlerini pek yaşamamış bir ülke. 1980’lerde Ulus Yahudi Mezarlığında az sayılmayacak mezar taşının kırılarak ırkçı bir saldırının hedefi olunduğunu biliyoruz. Lakin o günden bu yana ilk kez gördüğümüz ve geçtiğimiz 15 Temmuz günü ortaya çıkan Hasköy Yahudi Mezarlığı’ndaki büyük tahribat tüm toplumu derinden etkilemiş durumda.
Gün içinde mezarlık bekçisinin varlığına rağmen tam 81 mezar taşının kırılması maalesef Türkiye’deki pek olmayan sokak antisemitizmi literatürüne büyük puntolarla girmiş oldu.
Devletin ve emniyetin çabuk reaksiyon göstermesinin ve güvenlik kameralarının izlenmesinin de akabinde yakalanan faillerinin beşinin de çocuk yaşta olması kafalarda soru işaretleri yarattı. 11-13 yaşındaki çocuklar hangi motivasyon ve ne tür bir düşmanlıkla ölülere bile zarar verecek böylesi korkunç bir Yahudi karşıtlığının öznesi olabilirlerdi ki?
Bu yaşta böylesi bir sert bir Yahudi karşıtlığının izahı olabilir miydi?
Pek tabii ki akla ilk gelen, bu çocukların yaşlarından dolayı pek ceza almayacakları gerçeğinden hareketle birileri tarafından, mezar taşlarına azami şekilde zarar verilmesine yönlendirildikleri yönünde…
Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklamada belirtildiği gibi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının mezarların tahribi ile alakalı adli soruşturma başlatması, bu çocukların bu vandallığı hangi nedenlerle yaptıklarının ortaya çıkacağına dair iyimser bir algı yaratmış oldu.
Zaman her şeyi gösterecek…
***
Ünlü Alman filozof Walter Benjamin, “Düşman kazanacak olursa ölüler bile bundan payını alacak bundan” demişti, ‘Tarih Kavramı Üzerine Tezler’ eserinde. Benjamin’e göre sevmedikleri yaşayanlar üzerinden egemenlik kurmak isteyenler, ölenlerle de hesaplaşmaya gider.
On yıllarca önce ölmüş olanların mezar taşlarını kırmak başka hangi gerekçeyle açıklanabilir ki? Ya çocukların bunu yapmasını kafamızda nereye oturtabileceğiz? Mezar taşlarını kırmak ne zamandan beri ‘oyun’ olarak biliniyor bu ülkede?
Lakin çok iyi biliyoruz ki, burada amaç, ölülere zarar vermekten öte aynı etnik aidiyetteki yaşayanlara zarar vermektir, onları yeni travmaların karanlık dehlizlerine sokmaktır, onlara sonsuz ıstırap çektirmektir.
Hasköy Mezarlığında yaşananlar, Türk Yahudi Toplumu için yeni bir travmanın tarihidir. Güçlerinin büyüklüğü bilinmese de sokaktaki veya bilinmeyen birilerinin belki de onları bu topraklarda istemediklerinin tarihidir.
***
Mezarlık tahribine hızla reaksiyon gösteren devlet yetkilileri ve kurumlarının, ilk bakışta münferit bir olay olmadığını düşündürten bu olayın, başka varsa tüm faillerini aynı şekilde hızla ortaya çıkaracağına inanıyorum.
Ancak bunun yanında, bütün bu travmatik olaylara sebep verebilecek, memleketteki her tür medyada görülen azgın antisemitizmin dizginlenmesi için de aynı çabanın gösterilmesini de yürekten diliyorum.
Zira hukuk devletinde, birilerinin herhangi bir Yahudi’yi salt Yahudi olduğu için düşman görüp bilinçli veya bilinçsiz olarak hedef göstermesinin bir yaptırımı olmalı.
Irkçılık ve antisemitizm insanlık suçudur, son tahlilde…