Ne güzel bir işteşlik fiili değil mi? Karşılıklı… Biri seni bulur, sen de onu bulursun; birbirinizi aynı anda bulmuş olursunuz, buluşursunuz. Bu, ister kısa bir an ve küçük bir amaç için olabilir isterse hayatın içinde belli bir sebeple birbirini bulmak anlamında olabilir. Ne olursa olsun, buluşmak eylemi, bütün yaşanmışlıkların içinde çok kıymetlidir.
Yakın arkadaşlarımız, kadim dostlarımız vardır. Hayatımızı anlamlandıran, ona değer katan… Bir de hayatımıza dokunmuş, çok derin izler bırakmayan ama hoşça vakit geçirdiğimiz, aklımıza geldiğinde bizi gülümseten arkadaşlarımız… Bütün bu bize çok yakın, daha az yakın insanları aynı şemsiyenin altında bir araya getiren geçmiş zaman içindeki buluşmalardır.
Bir şarkı dinlediğinizde, bir koku değdiğinde burnunuza, bir mekâna yıllar sonra yeniden gittiğinizde, bir fotoğrafa baktığınızda, bir şiir okuduğunuzda canlanıverirler. Bir zamanlar, bir yerde, bir sebeple buluşmuş olduğunuz kim varsa onlarla yeniden bir araya gelirsiniz. Geçmiş, tekrarı olmayan bir değer olduğu için de zihninizde az da olsa çok da olsa hiç fark etmez kim varsa, hepsi bir kokuyla, bir sesle, bir yerle yeniden sizin olur. Eskisinden daha güçlü bir şekilde üstelik…
Çeşme yolunda arabayla ilerlerken Nilüfer’in doksanlı yıllarda en çok dinlenen şarkılarından biri, bir Kayahan bestesi: “Ufak tefek yalanların” çalmaya başladı ve ben üniversite üçüncü sınıfın başına döndüm.1991 yılında, yer gök bu şarkıyla inliyordu ve tabii ki dönemin bütün şarkılarını bildiğimiz gibi bunu da ezbere biliyorduk en yakın arkadaşım Funda’yla ben.
Üniversitenin ilk gününde, kapıdan girer girmez tanışmış, bir daha da hiç ayrılmamıştık. O, okulu bitirir bitirmez evlendi. Birkaç sene içinde bir oğlu, bir müddet sonra da bir kızı oldu. Zaman zaman bir araya geliyoruz, hep kaldığımız yerden hep aynı sevgi ve heyecanla yaşıyoruz arkadaşlığımızı… Ama o anda, o şarkıyı duyar duymaz mutlaka onu aramam gerektiğini düşündüm. Notalar, sözler; genç kızlığımız, üniversiteli hallerimizdi ki o günün üstünden otuz sene geçmişti!
Aradım. Sesi hep aynı… Aynı sıcaklık, aynı yakınlık, aynı tını… Oğlu, kız arkadaşına evlenme teklif etmiş! Benim sıra arkadaşım, düğün hazırlıklarındaymış. Şarkıdan söz edince o da hemen kaldığım yerden devam etti. Ne yaşadığımızı, şarkıyı niçin söylediğimizi, başka neler yaptığımızı konuşmaya başladık. İşin en güzel yanı da sanki bütün bunlar otuz yıl öncesinde değil de otuz gün öncesindeymiş kadar yakındı ikimize de… O, tabii ki çok kıymetlim, en kıymetlim… Ama onun dışındaki arkadaşlarımı da daha çok düşündüğümü, daha çok andığımı fark ediyorum şimdi… Bu, biraz yaşın ilerlemesi biraz da geçmişlin çok kıymetli olmasından kaynaklanıyor. Herkes, bu kadar güzel bir gençlik biriktirmemiştir, diye düşünüyorum. Büyüklerin: “ Bizim zamanımızda…” diye başladığı cümlelerin kıymetini daha iyi bilir ve anlar oldum. Benim zamanım, benim için içinde kim varsa, içine kimler ve neler sığdıysa çok kıymetli… Çok özeli çok farklı, çok dolu… O kadar benim izlerimle dolu ki… O kadar bana ait tesadüfler, seçimler, isteklerle harmanlanmış ki… Bu sebeple tek… Bir şarkı, beni alıp en sevdiğim dostuma taşıdı o anda. Bir şiir dizesi de edebiyat öğretmenimi aratıyor, bir koku bazen bir alışverişe taşıyor hatta bir sözcük şimdi olduğu gibi bana bir yazı yazdırıyor.
Hayat böyle bir şey…
Can Yücel’in ‘Her Şey Sende Gizli’ şiirinin son iki bendinde dediği gibi:
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin...
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Ben de az sevmeyi hiç bilmem. Böylece hep çok sevildim.
Şarkılar, kokular, şiirler şahidim…