Bakkal çakal orda kal

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
20 Temmuz 2022 Çarşamba

Seneye de nasip olsun dilekleriyle bir Kurban Bayramı’nı daha geride bıraktık. Tabii ki bayram öncesi hazırlıklar dolu dolu yaşandı. Kentsel ve kırsal yörelerde, evlerde bayram temizliği yapıldı. Kurbanlık seçmek için pazar alanına gidildi. Ailenin erkekleri pazarlık sonrası satıcıyla üç kez hızla tokalaştı. Ardından kurbanlık ipinden tutulup evin bahçesinde uygun bir yere koyuldu. Çocuklar olacaklardan habersiz onu besleyip neşelendiler. Gün geldiğinde babalar/dedeler bayram namazına gittiler. Dönüşlerinde kalabalık aile bireyleri büyüklerin ellerini öpüp bir şenliğe dönüşen kahvaltı masasına oturdular. Çocuklar bayram harçlıkları ve bu vesileyle alınan yeni giysileriyle coştular. Sonrasında hep birlikte ailenin en büyüğünden başlayarak ev ev bayram ziyaretleri başladı…

Evet bir zamanlar böyle yaşanırdı bayramlar. Çocuklara uyku öncesinde okunan masallara benziyor bu anlatılar.

↔↔↔

Devir değişti. Yaşam koşulları farklılaştı. Bayram geleneği tatil geleneğine dönüştü.

Bu yıl da dört günlük Kurban Bayramı resmi olarak on güne uzatılınca, hem tatilciler, hem turistik yöreler için tam bir ‘bayram’ oldu. Kimileri yola çıktı, kimileri evde kalıp dinlendi veya bayram dolayısıyla ücretsiz ulaşımdan yararlanıp günübirlik sayfiye yerlerine gitti.

↔↔↔

Türk halkı misafirperverdir…

Büyükada’da yaşayanlar bayram tatili süresince vapurdan inen kalabalığı hayretler içinde izledi. Çoluk çocuk nevaleleri ile gelen halka Afgan, İranlı, Arap turistler de KDV gibi eklenince, ortalık korku filmine dönüştü. Kalabalık dinmek bilmedi.

Dışarıdan gelenler ne kadar gezdi bilemiyorum ama Ada yerlisi gündüzleri eve kapandı. Zaten yetersiz olan ulaşım hepten kaosa dönüştü. Kullanmasını bilmeden bisiklet kiralayanlar trafik terörü yaşattı vs. vs. Kısacası çok tatsızdı.

↔↔↔

“Ev alma, komşu al” en güzel atasözlerimizden biri. Şehirde daireler o kadar el değiştirdi ki, apartmanda kimin yaşadığının farkında bile değilim. Rahatsız ediyor mu? Pek etmiyor, ama tatsız.

Sayfiye yerinde durum biraz farklı. Sonuçta kapını kapatıp evinde oturmuyorsun. Bitişik nizam olmasa da ortak yaşam alanında yaşanıyor. Dolayısıyla sağında, solunda kimlerin oturduğu önemli. Bir süre önce bitişik bahçede, yıllarca keyifli bir komşuluk yaptığımız iki aile evlerini sattı. Yılların verdiği bir dostluk vardı, üzüldüm. Öte yanda, onların yerine kimlerin geleceğinin tedirginliği vardı. Sonuçta bahçe katına küçük köpekleriyle orta yaş üstü tonton bir çift geldi. Derin bir nefes aldım. Üst kat iki yıl boş kaldı. Emlakçıların getirdiği alıcıları her gördüğümde içim daralıyordu. Okuldayken sözlüye kalkmamak için işaret parmağımızla orta parmağımızı çapraz yapar, ‘bakkal çakal orda kal’ diye temennide bulunurduk. Onu bile yaptım. Neyse ki, iyi kullarmışız. Yılın bir kısmını yurtdışında, bir kısmını Ada’da geçiren yeni komşularımız oldu. En güzel sürpriz ise komşumuzun İngiliz eşinin orkestra şefi ve sanat danışmanı oluşuydu. Arabeskten korkarken balkondan yayılan klasik müzik sanırım Maden sakinleri için eşsiz bir hediye oldu.

↔↔↔

16 Temmuz Cumartesi gecesi Büyükada San Pacifico Kilisesinde ‘Büyükada Ensemble Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nün dinletisi gerçekleşti. Konser, klasik müzik dünyasını buluşturan ‘Ulysses Arts’ın bir etkinliğiydi. Merkezi Londra’da olan Ulysses Arts klasik müzik danışmanlığı, solistler ve plak şirketleri konusunda stratejik danışmanlık, inceleme hizmeti veren bir kuruluş. Apple, Berlin Filarmoni, NY Julliard School, Paris Orkestrası, Londra Barbican Sanat Merkezi müşterilerinden bazıları…

↔↔↔

Karantina sürecinde olduğumuzdan ne yazık ki konsere gidemedik. Ancak geç de olsa, Ulysses Arts’ın müzik direktörünün dünyanın birçok ülkesinde orkestra şefliği yapan, 2001’den beri Prens Adalarında müzik etkinlikleri bulunan, konserler aracılığıyla hayır kurumlarına destek sağlayan komşumuz James Ross olduğunu algıladım.

Ne mutlu Adalılara, ne mutlu bize…

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün