Bizim coğrafyamızın en büyük nükleer enerji faciası Çernobil faciasıdır. Çernobil Faciası, 26 Nisan 1986 tarihinde Sovyetler Birliği’nin Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne bağlı Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santralinin 4 numaralı reaktöründe gerçekleşen nükleer kazadır. Kaza, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğine göre bugüne kadar meydana gelmiş en büyük nükleer kazalardan biridir. Çernobil felaketi, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğinde en yüksek sınıflandırma oranı olan yedi ile ölçeklendirilmişti. Bu sınıfta ölçeklendirilen yalnızca iki nükleer felaket bulunmakta. Bunlardan birisi Çernobil felaketi, diğeri ise 2011 yılında meydana gelen Fukuşima Nükleer Santrali kazalarıdır. Ancak günümüz dünyası enerji savaşlarının insanlık onuru adına büyük dramlar yaşattığı da ağır bir gerçeklik. Küresel ısınma konusu da karşımızda tüm sıcaklığıyla dururken nükleer enerji istesek de istemesek de maalesef ülkeler açısından yaşamsal bir zorunluluk haline gelmiş durumda.
Geçtiğimiz hafta, 9-13 Temmuz günleri arasında Dünya Petrol Konseyi tarafından düzenlenen petrol ve doğal gaz endüstrisinin olimpiyatları olarak adlandırılan 22. Dünya Petrol Kongresi (WPC) İstanbul Kongre Merkezinde düzenlendi. Kongrede, gündemde olan Akkuyu ve Sinop Nükleer Santrallerinin yanı sıra üçüncü bir nükleer santral için de çalışmaların başladığını belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, inşaatlarına başlanan Akkuyu ve Sinop Santrallerinin devreye girmesiyle birlikte Türkiye’nin elektrik ihtiyacının en az yüzde 10’unun karşılanacağını ifade etti.
Günümüz dünyasında Temmuz 2020 itibariyle, 31 ülkede 440 nükleer reaktör çalışıyor, 19 ülkede 54 nükleer reaktör de inşa halinde. Nükleer santrallerde üretilen elektrik dünya elektrik arzının yaklaşık yüzde 10’una denk gelmekte. Ülke bazında bakılırsa Fransa elektrik talebinin yaklaşık yüzde 71’ini, Ukrayna yüzde 54’ünü, İsveç yüzde 34’ünü, Belçika yüzde 48’ini, Avrupa Birliği yüzde 28'ini, Güney Kore yüzde 26’sını ve ABD yüzde 20’sini nükleer enerjiden karşılıyor.
Fukuşima nükleer kazasından sonra nükleer karşıtı lobilerin güçlü olduğu ülkelerden olan Almanya'nın şu an altı nükleer reaktörü işletme halinde. İşletme ömrünü tamamlamakta olan toplam 23 nükleer güç reaktörünün işletmeden çıkarma işlemleri devam ediyor. Kalan altı nükleer reaktörün 2022 yılı sonuna kadar işletmede kalacağı bildiriliyor. Fukuşima kazasının yaşandığı ülke olan Japonya, kaza sonrası tüm nükleer santrallerini güncellenen güvenlik standartlarına göre denetlemek için geçici süre ile durdurmuştu. 2020 itibariyle ise dokuz nükleer reaktörünü tekrar işletmeye alan Japonya, yeni 18 nükleer reaktörün daha gözden geçirme çalışmalarını sürdürmekte.
Ancak başta da ifade ettiğim gibi nükleer enerji kamuoyu nezdinde korkulan bir enerji kaynağı olarak benimsenmiş görünüyor. Ekosfer Derneği tarafından hazırlanan ve Çernobil nükleer kazasının 36. yıldönümünde nükleer enerjinin Türkiye ve dünyadaki durumunu değerlendiren rapora göre küresel elektrik üretiminde nükleer enerjinin payı düşmeye devam ediyor. Avrupa da Almanya da son nükleer reaktörlerini kapatmaya hazırlanırken, yeni nükleer santral inşaatlarında ise Çin başı çekiyor. Türkiye’de ise kamuoyu araştırmaları, nükleer enerjinin en çok istenmeyen elektrik üretim biçimi olduğunu gösteriyor. Her dört kişiden üçü yaşadığı yerde nükleer santral istemediğini söylüyor. Yeni reaktör yapan ülkeler içinde Çin 16 reaktörle öne çıkarken, Almanya yıl sonunda kalan üç nükleer reaktörünü de kapatarak, nükleersiz ülkeler safhına katılmaya hazırlanıyor. Böylece dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi yoluna nükleersiz devam edecek olarak görünüyor. G7 içinde nükleerden vazgeçmiş ülke sayısı da ikiye (İtalya ve Almanya) çıkacak.
Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, “Nükleer enerjinin Çernobil ve Fukuşima kazaları ile artan maliyetler nedeniyle elektrik üreten diğer kaynaklara kıyasla şansı azaldı. Nükleer endüstri bu yüzden de iklim krizini fırsata çevirmek ve en azından küçülmeyi durdurmak istiyor. Buna rağmen, iklim krizinin sıkça gündem olduğu Amerika ve Avrupa’da ciddi bir inşaat hareketi görülmüyor. Yeni inşaatlar yaşlanan filoyu yenilemeye bile yetecek düzeyde değil. Ortadoğu’da sınırlı bir faaliyet var. Dünyada düzenli nükleer santral yapan tek ülke Çin, orada da nükleer rüzgar ve güneşin gerisinde kalıyor” sözleriyle özetliyor.