“Ağustos ayı yaz aylarının pazar günü gibidir” diye bir cümle okumuştum. Ağustosun ortasına geldiğimiz anda çocukluğumdan beri içimi bir sıkıntının kapladığı doğrudur. Çocuk yaşlarda kişinin hayatındaki en önemli konu okulların açılması olduğundan, ağustos sonu çocuklar için tam bir pazar günüdür. Yazlıklar terk edilmeye, okul hazırlıkları yapılmaya, yaz arkadaşlarına, bisikletlere, denize, bir anlamda özgürlüğe veda anlamındadır. O yüzdendir ki her ağustos, yaz mevsiminin biteceği aklımdan çıkmadığı için yazın son ayını elimden geldiğinde güzel geçirmeye çalışırım. İşlerim elverdiğince tatile çıkmaya, son denizlere gitmeye, tatile çıkmayacak bir yoğunluktaysam en azından Büyükada’ya bir-iki hafta sonu gitmeye çalışırım.
***
Artık okul çağlarını çok geride bırakan bazılarımız, ağustos ayının pazar psikolojisinden etkilenmemek için ‘yazı uzatma’ çalışmalarına girer. İşi, imkânı ve vakti olan için çok da büyük bir keyiftir. Eylül ayı benim için tatil yörelerinin en güzel zamanlarından biridir. Deniz hala sıcaktır, güneş hala ışıldar. Plajlarda daha çok yer, lokantalarda daha iyi hizmet, uçaklarda daha çok saat seçeneği vardır. Çoğu tatil beldesinde yaz aylarına göre derece biraz düşse de, eylül ortası hatta ekim başına kadar ‘yazı uzatma’ çalışması yapanlar bulunur. Eylül ayında sıcak olan her gün sanki bir hediye gibidir, yaşamdan bir güneşli gün daha kazanır, yazın uzadığı konusunda kendimizi kandırmaya çalışırız. Yazı uzatmak bizi mutlu eder.
***
Kendimizi ne kadar kandırmaya çalışırsak çalışalım, yazın bitmek üzere olduğuna dair doğa bizi yüzleştirir. Geçtiğimiz cumartesi günü, Büyükada’da her gün bulunmayan temiz ve sakin bir denizin keyfini çıkarırken güneye doğru göçmeye başlayan çok uzun bir göçmen kuş sürüsüne şahit oldum. Göçmen kuşlar çocukluğumdan beri beni büyüler. Yaz bitişinin habercisi olmalarına rağmen, birbirlerini sürüyü bozmadan takip etmelerine, disiplinlerine, her sene aynı vakitlerde v şeklinde sürülerle güneye göç etmelerine hüzünle karışık bir hayranlıkla bakarım. Kimin lider olduğunu ve binlerce kuşun nasıl onu takip ettiğini hep merak ederim. Göçmen kuşların göç sebebi aslında insanların yaşam savaşıyla aynıdır; daha çok yiyecek kaynağı ve daha iyi bir yerleşim, yuvalama alanı bulmak için her sene bu zamanda güney yarımküreye göç ederler. Tehlikeleri de insanların karşına çıkan tehlikelere benzer; kötü hava şartları, eksik gıda kaynakları ve onları avlamaya çalışan yırtıcı hayvanlar. Belki de sadece pusulaları bizden farklıdır, teknolojiyi kullanamadıkları için güneşi, yıldızları, batan güneşi pusula olarak kullanırlar. Yine de sandığımızdan daha çok insana benzerler; sürü halinde seyahat ettikçe enerji tasarrufu yapma ve başarma şansları yüksektir. İstedikleri yere varabilirler. Daha iyi şartlar için çok çaba sarf ederler ve doğdukları yer değil, doydukları yere doğru yol alırlar…