Vatandaş Türkçe Konuş

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
29 Ağustos 2022 Pazartesi

4 Vatandaş Türkçe Konuş’, popüler siyasi terimlerden en çok akıllarda kalanlardan biridir. 1928’de hukuk öğrencilerinin başlattığı, azınlıkların kendi dillerini konuşmalarını engelleyen hükümet destekli bir kampanyaydı. Çok partili döneme geçildikten sonra konu önemini yitirdi. 1960 ihtilalinden sonra kısa süre için gündeme geldiyse de, zamanın İstanbul Valisi yaz mevsimi yaklaştığı için gelen turistlerin bundan rahatsız olabilecekleri ve ekonominin zarar göreceğini öngördüğünden olay sükûnet buldu.

Yaşadığı ülkenin dilini doğru konuşmak her vatandaşın vazgeçilmezi olmalıdır. Bununla beraber ülke genelinde Türkçe dışında bir dil konuşulmasını yasaklayan yasalar, para cezası vermeyi öngören kararlar ve basının Türkçeleştirme politikasına katkıda bulunması o dönemi yaşayan azınlık grupları için bir eziyet oldu. Sonrasında belli aralıklarla yurtdışına göçleri de beraberinde getirdi1.

↔↔↔

Yıl 2011; Suriyelilere yönelik açık kapı politikası uygulanmaya başlandı.

Dünya tarihi, azınlıklar, etnik gruplar konusunda araştırmaları olan Avukat Hulusi Üstün yazdığı bir makalede şöyle diyor: “Savaş mağduru bir halka yardım etmek, kucak açmak insani bir olgudur(…) Sokakta karşılaştığınız bir ihtiyaçlıya karnını doyurması için para verebilirsiniz. Ama onu alıp evinize getirmezsiniz. Getirseniz de eline kumandayı verip, koltuğunuza oturtmazsınız. Eğer bunu yaparsanız her türlü istismara razı olduğunuz anlamına gelir.”

Zaman içinde gerek metropol İstanbul’da gerekse Anadolu’nun birçok kentinde Türkçe yerine Arapça duyulur oldu. Sokaklarda Arapça tabelalar, kiralık yerlerde ‘icar’ yazılarına sıkça rastlanmaya başlandı. Bir binada beş-altı dairede Araplar oturunca Türk aileler evlerini satmaya başladı. İstemsiz de olsa ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ söylemi kulaklarda çınlamaya başladı.

2022’ye gelindiğinde ülkemizde yaşayan Suriyeli nüfusu ve bunların kaçının Türk vatandaşlığına geçtiği hakkında tam/doğru verilere ulaşamadım. Ancak sayıların giderek çoğaldığı aşikâr.

↔↔↔

 Av. Hulusi Üstün’ün makalesinde belirttiği üzere Türkiye’ye Suriyelilerin ardından Afgan, Iraklı, Libyalı, Pakistanlı, İranlı, Ürdünlü göçmenler akın etmeye başladı.

Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Sessiz Gemi’ şiirinde yazdığı gibi, “Birçok giden memnun ki yerinden/Çok seneler geçti, dönen yok seferinden(…)” mısraları hâlâ geçerliliğini sürdürüyor.

Tarih ters orantılı da olsa bir şekilde tekerrür ediyor. Bir zamanlar belli bir politika yüzünden yurtdışına gidenlerin yerini farklı bir politika ile yurtdışından gelenler dolduruyor.

Mozaik parçalandı, kültürün bir parçası olan azınlık dilleri unutulmaya yüz tuttu. Şimdilerde de Türkçe ezgilerin yerini Arapça nağmeler aldı.

↔↔↔

Nişantaşı, Valikonağı Caddesi üzerindeki binaların çoğu eski ve bir o kadar sağlam yapılardır. Yaşayanları sokağa çıktıklarında semtteki herkesin saygı ve sevgiyle selamladığı insanlardır.

Zamanla binalar yıpranıyor, oturanlar da yaş alıyor. Bu sene Valikonağı üç renkli simasını yitirdi. Saben Apartmanından sigortacılığın duayeni David Kohen, Ekim Apartmanında kahkahası her yere yankılanan Lidya Kastoryano ve ‘scrabble’ ustası, sinema ekranlarını televizyona yeğleyen Jaklin Katalan. Söz konusu kişilerin ortak bir paydası vardı. Hayattan aldıkları tüm darbelere rağmen, gülmeyi/gülümsemeyi hep sürdürdüler. David Bey mizahi yapısı, muzip bakışlarıyla şapkasını çıkartıp selam verirdi. Rujunu eksik etmeyen, zarafet sembolü Jaklin K., son yıllarda bir orkestra şefi gibi kullandığı bastonuyla sokağa çıkan Lidya K. yolda karşılaştığımızda kısa da olsa ayaküstü sohbet ettiğimiz, sizi değerli hissettiren üç güzel insan. Onları tanımış olmak ve gülümseyerek anımsamak, bize yansıttıkları bir kültürün parçası olsa gerek.

Sağlıkla kalın.

Kaynakça: rifatbali.com/ ‘Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri Bir Türkleştirme Serüveni’nden alıntıdır

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün