France Soir gazetesi yaklaşık 51 yıl önce “Yol düz, kuru, ıssızdı. Kader böyleymiş” cümleleri ile duyurduğunda, Albert Camus’nün öldüğü kazaya şüphe düşmüştü. Dört ocak bin dokuz yüz altmış günü, Albert Camus, yayıncısı ve aynı zamanda yakın arkadaşı Michel Gallimard’ın arabasında yaşamını yitirdi.
Kazanın olduğu yerde Camus’nün henüz baskıya yeni hazırlanan ‘İlk Adam’ isimli otobiyografik romanının el yazmaları bulundu.
Gazetede ‘kader’ olarak nitelendirilmesi ve şüphelerle dolu olmasının nedeni ise Camus’nün cebinden gidiş-dönüş tren bileti çıkması ve bu biletin dönüş kısmının kullanılmamasıydı. Albert Camus Provende’ten Paris’e tren bileti olmasına rağmen yayıncısı ile dönmeyi tercih etmiş olsa gerek. Ancak bu yolculuk onun sonu olmuş. Yanında bulunan el yazmaları yıllar sonra ancak 1994’te kızı tarafından yayımlandı. Dönemi yaşayan dostları Camus’nün ‘İlk Adam’ romanı ile ilgili olarak “O Camus’nün başyapıtı olacaktı” demişler.
Türkçeye çeviren Tahsin Yücel’in değerlendirmelerine göre bu roman ‘açık yapıt’ ya da ‘bitmemiş yapıt’ olarak ifade ediliyor. Çünkü ‘İlk Adam’ bulunduğu şekliyle yayımlanmamış. Camus’nün kızı Catherine, yapılan düzenlemeleri anlatırken, anlatılanların daha iyi anlaşılabilmesi için, noktalamaların gözden geçirildiğini, anlaşılamayan bazı kelimelerin boş köşeli parantezler içinde yazılmış olduğunu vurgulamış. Ayrıca romanda anlaşılır olmayı hedeflenen dip notlar kullanılmış. Diğer yandan romanda birçok ek kullanılmış.
Bu eklerden biri (bana göre en önemlisi) Camus’nün Nobel Ödülü ertesinde ilkokul öğretmeni Louis Germain’e yolladığı mektup ve öğretmenin cevabı. Bu mektupların eklenme sebebi önemli. Bunu ‘İlk Adam’ın özellikle ‘okul’ bölümünü okuyunca anlıyoruz.
***
Albert Camus, varoluşçu edebiyatın en önemli temsilcilerindendi. Birçok kitabı ölümünden sonra yayımlandı. Camus, dönemini politik söylemlerle geçirmemesine rağmen, fısıldadığında bile depremler yaratan bir yazar olarak kendi çağını etkisi altında bıraktı.
Çevresindekilerin yorumlarından ‘İlk Adam’ romanı ile ilgili olarak Camus’nün bir başyapıt yaratma hassasiyeti ile çalıştığı anlaşılırken roman, tam anlamıyla bitirilmemiş olmasına karşın, birçok eleştirmene göre de hakikaten gerçek bir başyapıt olarak nitelendirilmektedir.