Kibbutzlar, ortak yaşamın, birlikte olmanın, el birliğiyle üretmenin artı değeri üzerine inşa edilen yerleşkeler olarak tanımlanabilir. Taşlıgil ve Şahin’e göre (2012) ‘İsrail Devleti’ne özgü bir sistem olan kibbutzlar’, Claude Henri de Saınt Simon (1760 – 1825), Robert Owen (1771 – 1858) ve Pierre-Joseph Proudhon (1809 – 1865) gibi ünlü sosyalist filozoflar ile Martin Buber (1878 – 1965) gibi hümanist düşünürlerin etkisiyle 19. yüzyılda şekillenmeye başlamıştı. Yine 19. yüzyıl filozoflarından Karl Marx’ın (1818 – 1883) yaklaşımı, söz konusu kolektif yapılaşmada büyük ölçüde etkili olmuştu. Kivutza (Kvutza) olarak da ifade edilen ilk kibbutz 1910 yılında İsrail’in kuzeyinde Şeria Nehri kıyısında, Taberiye Gölünün (Sea of Galilee) 1,6 kilometre güneybatısında çok az sayıda insan (10 erkek ve 2 kadın) tarafından kuruldu. Yahudi Ulusal Fonu (JNF) tarafından Filistin’de satın alınan bir çiftliğin bütün mesuliyetini üzerlerine alarak kurdukları bu köye ‘Degania (Degania Alef)’ adını vermişler.
Bizim hikâyemiz de burada başlamakta. Degania Alef, Emek HaYarden Bölgesel Komitesine bağlı olarak o dönemki Yahudi yerleşimciler tarafından kibbutz türünün ilk örnekleri arasında gösterilmektedir. Zaten kuruluş yılı ile İsrail’in kuruluşu arasında 38 yıl olduğu düşünülürse o bölgede yaşanan bütün gelişmeler kuşkusuz bu kibbutzun da gelişiminde etkili olmuştur. Etimolojik olarak ‘Degania’, Peygamber Çiçeği olarak bilinir. Tarla bitkileri arasında yetişir ve en kurak ortamlarda çok az suyla hayatını idame ettirmesi ile bilinir. Alef ise hepimizin bildiği gibi İbranicenin ilk harfidir. Bu sebepten daha sonra kurulan kibutzlara da ‘Bet, Gimel’ şeklinde alfabenin diğer harfleri atfedilmiştir. Günümüzde Degania daha çok turistik amaçlarla kullanılıyor olsa da ilk kurulduğu yıllarda bir idealizmi temsil etmekteydi.
Osmanlı yönetimi altında Akra Sancağı'na bağlı olarak kurulan bu kibutzun kurucuları arasında Moldova kökenli Yosef Baratz adında bir Yahudi vardı. Baratz, daha sonra İsrail Parlamentosu Knesset’e de girmişti. Bir anlamda kendisi için sosyalist bakış açısının bu topraklardaki ilk neslinden diyebiliriz... Baratz’la birlikte burayı kuran diğer önemli isimler arasında Rachel Bluwstein (edebiyatçı) ve A.D Gordon (Tolstoy’dan önemli ölçüde etkilendiği söylenen teorisyen, düşün insanı) gibi isimler bulunmaktaydı. Degania Alef’i, İsrail için önemli yapan noktalardan biri de Moshe Dayan’ın bu kibbutzda doğmasıdır.
Degania’nın kurulduğu topraklar tarıma elverişli olmadığından dolayı, kurucuların burayı yaşanabilir bir hale getirmesi biraz zaman almıştı. Ancak bu sorun kolektif bakış açısı ve çalışma disiplini ile yıllar içerisinde halledilmişti. Şu noktanın altını çizmekte de fayda var; özellikle Doğu Avrupa’dan, Rusya’dan bu topraklara gelen Aşkenaz Yahudilerinin toplumsal ve kültürel belleklerinde, daha önce yaşadıkları toplumlar içerisinde dışlanma, kabul edilmeme ve bunların bir tezahürü olarak kimi zaman yerel kimi zaman da bölgesel olarak yaşanan pogromlardan dolayı her ne olursa olsun hayatta kalmak, yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen hayata tutunmak, birlikte üretmek ve kısacası biraz inatçı olarak yaşama devam etmek yaygın olarak görülen bir yaşam felsefesiydi.
Degania’nın kurulmasının üzerinden 100 yıldan fazla geçse ve o dönemki kibbutz düşüncesi bugün biraz evrimleşmiş olsa da burası halen İsrail toplumu için bir sembol olma özelliği taşır. Eğer İsrail ziyaretinizde Hayfa’nın eski Alman Kolonisi Bölgesini severek ziyaret etmişseniz burayı da ziyaret ederken aynı zevki alacağınızdan eminim.