Böylesine karışık bir dünyada alelade anlar maalesef olmuyor…
Her köşeden ve yönden perişan olmuş insan halleri ve beraberinde getirdiği kargaşaya bulanmış bir dünya fotoğrafı yaşadığımız yerin cehennemi andırdığını bize bir gün bile olsun unutturmuyor.
İnsanoğlunun adapte olmaya yatkınlığı hakikaten müthiş fakat değişimdeki başarısızlığı bir o kadar hayret verici…
Başlıklar, endişeler ve savaşlar bile yüzyıllardır hep aynı…
Biz değişmiyoruz veya değişime önayak olmuyoruz… Sadece adapte oluyoruz…
Hatta ve hatta duyarsızlaştığımız kadar normalleştiriyoruz…
Afganistan’da bombalar hâlâ patlıyor, onlarca kişi her gün ölüyor…
Çin, Biden iktidarının Tayvan’a 1,1 milyar dolarlık silah satışı sebebiyle ABD’ye ihtar çekiyor…
Ukrayna’nın işgali tam gaz devam ediyor…
Enflasyon sebebiyle aldığımız suyun parasının dahi belimizi büktüğü ülkemizde katillerin ve tecavüzcülerin serbest olduğu, şarkıcıların ise söylediklerinden dolayı ifadeye çağrıldığı bir yerde nefes almaya çalışıyoruz…
Vay bu dünyanın haline…
Yanı başımızda İran ve Amerika arasında gerilen ilişkiler ise son zamanlarda iniş ve çıkışlarıyla Ortadoğu’da tansiyonu arttırıyor.
Gerilim bitmiyor… Bitmek bilmiyor…
Geçtiğimiz haftalarda Kızıldeniz’de Amerikan Deniz Kuvvetlerine ait iki drone İran tarafından ele geçirildi. Her ne kadar İran, Amerikan drone’larını iade etse de iki ülke ilişkilerinin gerilmeye hazır tabiatından dolayı teyakkuz hali tekrar hortladı.
Geçen hafta Basra Körfezinde de benzer bir durum meydana geldi. İran’a ait bir savaş gemisinin yine ABD’ya ait drone’larına el koyarken tespit edilmesi üzerine yakında olan ABD donanmasına ait USS Nitze ve USS Delbert D. Black isimli gemiler iki helikopter eşliğinde bölgeye yollandı.
Silahsız drone’lar, 200 güne aşkın bir süredir gizli olmayan, civarın görüntülerini belgeleme amaçlı kullanılmaktaydı. ABD’ye ait ticarî nitelikli bu teknolojinin askerî veya gizli bir operasyona dahil olmaması sebebiyle İran’ın el koyması bilgi sızıntısı veya ulusal güvenlik tehlikesi gibi bir meseleye yol açmadı.
Ancak İran’ın şu an tüm dikkatleri üzerine toplaması yalnızca drone krizi yüzünden değil…
Ukrayna’nın işgaline devam eden Rusya, Tahran ile derinleşen bir istihbarat ve askeri münasebet içinde…
İran’ın insansız hava araçlarının üretimini hızlandırdığı ve yüzlercesinin Moskova’ya yollanacağına dair bilgiye sahip olduğunu söyleyen Pentagon Sözcüsü Todd Breassale Politico’ya, drone’ların ‘Muhacir ve Şehit’ isimli iki model olduğunu dahi bildiklerini açıkladı… Bu drone’ların nişan alma ve saldırılarda etkili olduğu açıklandı. Rusya’nın yüzlerce sipariş ettiği, bunları Ukrayna’da kullanacağı Pentagon tarafından doğrulandı ve Breassale “İlk partinin Rusya’ya vardığını ancak teknik aksaklıklar dolaysıyla birtakım arızalara rastlandığını” ekledi.
Daha bu alışveriş gerçekleşmeden Ulusal Güvenlik Danışmanlarından Jake Sullivan iki ay önce CNN’e yaptığı açıklamada “İran’ın Rusya’dan yüklü bir miktar silah siparişi alacağı” yönündeydi. Hatta aylardır Rus ordusuna ait özel timlerin İran’da eğitimde oldukları da bilinenlerin arasında.
Tabii bu kadarla bitmez…
ABD’li yetkililer Rusya’nın İran için istihbarat sağlayacak bir uyduyu da uzaya fırlattığını bunun “savaş sürerken ambargolar içinde sıkışıp kalmış bir Moskova’nın çırpınışları” olarak görüyor.
İran’ın askeri ve istihbarat ‘merakı’ Amerika için temel bir ‘kaygı’ olmaktan ziyade gerçek bir tehlikeye eviriliyor…
New York Times’daki bir habere göre ise İran Rusya’dan önce Etiyopya, Sudan ve Venezuela ile silah alışverişinde bulunmuş…
Tahran silah sanayiinde küresel bir oyuncu olmak istiyor. Geçtiğimiz mayısta Tacikistan’da insansız hava araçlarının yapımı için iki devletin ortak üretimi de başladı…
Rusya’ya silahların vardığı haberi ardından Ortadoğu’da İran yanlısı bazı grupların Amerikan askerlerine saldırıları da başladı. ABD Başkanı Biden, Suriye’de bulunan İran Devrim Muhafızlarının kullandığı silah depolarını vurma emri verdi.
Washington Post ise bu konuya dair Biden ile ortak endişeye sahip Mossad Direktörü David Barnea’nın açıklamasına yer vermiş… Barnea “Ufukta görünen bir anlaşmanın stratejik olarak bir facia olacağını” belirtirken pek haksız değil…
Bölgede istikrarsızlığı besleyen bir ülke veya bir adam yok…
Herkes el birliği ile yaşanmaz bir dünya için el ele vermiş uğraşıyor adeta…
İşte tam da bu sebepten ötürü alelade anlara hasret yaşıyoruz… Çünkü düzeltmek için değişmek lazım elbet… Değişmek için ise çabalamak gerek…
Çabalamak yerine kanıksamak ve görmezden gelmek bu devranın maalesef devamı demek…