Kuşaklar arasındaki anlaşmazlıklar her zaman bir tartışma konusu olmuştur. Yaşlılar bir araya geldiğinde gençlerden yakınır, gençler de yaşlıların onları anlamadıklarından… Doğaldır. Yetiştiğimiz ortamlardan teknolojik gelişmelere, bilgiye erişme araçlarına kadar her şey o denli hızlı bir değişim içinde ki… Ayrıca geçen yılların yaşlılara yüklediği birikimler, mutlaka gençlerle olan görüş farkını etkiliyor.
Hangi alanda isterse olsun, deneyimler aydınlatıcıdır, yol göstericidir. Birçoğumuz için bu başkalarıyla ilgili yaşanmışlıklar ilgimizi çekiyor görünse de, ders aldığımızdan kuşkuluyum. Okuruz, dinleriz, sonra da söylenenlerden işimize gelenlerini hayata geçirmeye çalışırız. Her ne denli bir genelleme yapıyor görünsem de, kendimi çoğunluğun dışında görmüyorum. Başarılı insanların anılarını, kendi alanlarında yaptıkları çalışmaları doğrusu keyifle okuyorum. Buna karşın yine kendi bilgim, birikimim ve deneyimlerim doğrultusunda davranışımı sürdürüyorum. Sanıyorum bu söylediklerim başkaları için de geçerli olmaktadır.
Deneyimi yalnızca olumlu anlamda kullanmamız yanıltıcı olacaktır. Başarısızlıklar, duygusal yıkımlar, maddesel kayıplar gibi hayat boyu karşılaştığımız olumsuzluklar da bizim için önemli birer deneyim sayılabilir.
Deneyim bir sonuç değil, bizi olgunlaştıran, değiştiren, başkalaştıran bir süreçtir. Bu süreç içerisinde başarılarımız kadar, hatalarımız da yolumuzu aydınlatan birer etmen olmaktadır.
André Gide, Kalpazanlar romanında şöyle diyor:
“Ateşin yaktığını çocuğa durmadan yinelemektense, birazcık elini yakmasına razı olmalıyız. Deneyim öğütten daha iyi akıl verir.”
Deneyim ancak kullanıldığında, yaşantımızda bir karşılığını bulduğunda, bizim için bir anlam ifade eder. Yoksa bunları biriktirerek, bilgilerimizi arttırarak sürdürdüğümüzde, hayatımız boyunca sürekli çoğalttığımız, ancak hiç yararlanmadığımız maddesel değerlerden bir farkı olmadığını düşünüyorum.
Sabahattin Ali’nin, Kuyucaklı Yusuf romanında geçen şu sözler, söyleyeceklerimi özetler gibidir:
“Bir zamanlar ben de başka türlü düşünüyordum; her şeyi aklımla halletmeye kalkıyordum. Fakat artık dünyada bir tek şeye inanıyorum: O da deneyim. Sana söylediğim şeyleri otuz seneye yaklaşan bir hayat bana öğretti. Sen de yavaş yavaş yola gelirsin.”
Aslında sözü, düşüncelerimizi olduğu kadar deneyimlerimizi de paylaştığımız sosyal medyaya getirmek istiyorum. Nesnel olarak baktığımızda bu alan, birbirimize ulaşmakta olumlu bir olanak sağlarken, büyük çoğunluğu için ‘fark edilmenin’ öne çıktığı bir ortam oluşturdu. Paylaşılan yaşanmışlıklar, birer imrendirme, başkalarından farklı olmayı gösterme amacına dönüştü. Bu konuda elbette ki kimsenin özgürlüğünü kısıtlayamayız. Beğenmeyen hesabını kapatarak ayrılır ya da istemedikleriyle arkadaşlık bağını keser.
Son noktayı koymadan şunu söylemek istiyorum:
Deneyimler önemlidir; paylaşan için olduğu kadar, yararlanmayı bilen için de… Hayatımız, belki de deneyimlerimizin toplamıdır!