“İnsan bizim analarımızdır, biz erkekler olarak analarımızın oğluyuz, bize insanoğlu derler” Neşet Ertaş
Bir kadına baktığınız zaman, ne görüyorsunuz? Fiziksel bir beden mi görüyorsunuz? Yoksa bir insan olarak mı görüyorsunuz onu?
22 yaşındaki İranlı Mahsa Amini, ülkenin katı tesettür kanunlarına uymadığı için Tahran’da tutuklandıktan sonra komaya girerek öldü. İran’da olduğu kadar, bütün dünyada gösteriler devam ediyor. İran televizyonu Cumhurbaşkanı Reisi’nin yeni talimatı ile sosyal medyada başı örtülü olmadan görüntülerini paylaşan kadınların cezalandırılacağını duyurdu. Son haftalarda, giderek daha çok kadının başörtülerinin altından saçları göründüğü için devlet dairelerine ve bankalara giremediği, toplu taşımayı kullanamadığı belirtiliyor. Sokaklarda kameralar ve yüz tanıma teknolojileri İran’da tesettür kanununu sıkı sıkıya uygulamayan bütün kadınları çok büyük risk altına sokuyor. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Reisi CNN Anchor’u Christiane Amanpour ile uzun süredir planlanmakta olan ve New York’ta gerçekleşecek görüşmeyi Amanpour’un başörtüsü takmayı kabul etmemesi nedeniyle son dakikada iptal etti. İran doğumlu Amanpour konuyla ilgili yaptığı açıklamada, gazetecilik görevini yerine getirebilmek için İran’da yaptığı görüşmelerde ülke kanunlarına uymak adına başörtüsü taktığını ancak İran dışında başını örtmeyeceğini “1995’ten beri, burada New York’ta ve birçok başka ülkede İran cumhurbaşkanları ile görüşmeler yaptım, hiçbiri başımı örtmemi istemedi” diyerek duyurdu. Son olarak pazar günü, gösterilere katılmaya hazırlanırken güvelik güçleri tarafından öldürülen 20 yaşındaki Hadis Najafi direnişin yeni simgesi oldu.
Eylül ayı İstanbul’da sanat ayı. Galeriler yeni sergilerini peş peşe açarken, Contemporary Istanbul ve Bienal ile sanat İstanbulluların gündemine oturdu. Bir süredir İstanbul dışındayım, sergileri gezemedim. Ancak, Mahsa Amini’nin ve Hadis Najafi’nin anısına İran’ın kadın sanatçılarından mini bir yelpaze açmak istedim.
Geçtiğimiz yıl eylül ayında New York’ta açılan Çağdaş İran sanatının üç neslini bir araya getiren ‘Asi, Soytarı, Mistik, Şair’ sergisi çoğunluğu İran doğumlu, İran’da ya da ülke dışında yaşayan sanatçıların eserlerinden oluşmaktaydı. İran kökenli iş adamı Muhammed Afkhami koleksiyonundan İranlı kadın sanatçı Shirin Neshat küratörlüğünde derlenmişti. Shirin Neshat 2010 tarihli Ted konuşmasında İranlı bir kadın sanatçı olmanın karanlık ve aydınlık yanlarını dile getiriyordu. “İran’da yaşıyorsanız, her an tehlike altındasınız, ülke dışındaysanız da sürgün halindesiniz. Politik olmak istemiyorsanız bile, var oluşunuz dahi politik. Öte yandan, benim gibi bir sanatçı ülkeme giremesem de aynı zamanda toplumun sesi, halkının sözcüsü olmak durumunda. Bizler ilham vermek, provoke etmek, mobilize etmek ve halkımıza umut aşılamak için buradayız. Sanat bizim silahımız. Kültür bir direniş şekli” diyordu.
Tahran doğumlu Shirin Aliabadi hükümetin sıkı yasaları ile gençlikleri ve asi enerjileri arasında kalan İranlıların sesi olan bir sanatçıydı. 2018’de 45 yaşında Tahran’da vefat etti. Eserlerinde, mecburi giyim kanunlarının içinde hapsolmak yerine bu kanunlara rağmen kimliklerini yansıtabilen kadın görüntülerini sundu. Geleneksel başörtüsü onların elinde siyah bir kefen olmak yerine renkli bir aksesuardı.
Parastou Forouhar İran doğumlu, Almanya’da yaşayan ve üreten diğer bir sanatçı. Forouhar eserlerinde İran politikalarına ve köktenci İslam’a karşı kimlik farklılıkları üzerinden eleştirel bir yaklaşım getirmekte.
Shiva Ahmadi 1975 Tahran doğumlu. Kaliforniya’da yaşıyor ve üretiyor. Geçtiğimiz yıl sanatçının temsilciliğini alan Rosenfeld Gallery onun eserinin “tarihsel olarak rafine edilmiş bir estetik ile orta doğunun şiddet, yolsuzluk ve sadece yerel toplumların değil, tüm dünyanın kötü niyetli etkileriyle oluşan bilinmezlikler arasındaki muammayı araştırdığını” dile getiriyor.
Bunlar sadece birkaçı… Araştırdıkça, İranlı kadın sanatçıların başarılarını öğreniyorum. Kişisel dünyası ile daha geniş sosyoekonomik alanlar arasındaki çatışmayı irdeleyen Nazgol Ansarinia’dan, çağdaş İran sanatının en etkili geleneksel folk sanatçısı ve kolektörü olarak bilinen Monir Shahroudy Farmanfarmaian’a, Shirazeh Houshiary’den, evden uzakta kaldıkça anılarını, duygularını ve geçmiş ile geleceği bütünleştirmeyi hedefleyen, bu arada da farklı ortamlarda yaşamanın insanı şekillendirmesini sorgulayan Sepideh Salehi’ye, kimlikler üzerine çalışan Bahar Sabzevari’ye kadar birçokları var.
Bu hafta biz, Yahudi yeni yılı, Roş Aşana’yı kutluyoruz. Yeni yılda kadın ya da erkek ya da kendini hangi kimlikle tanımlıyorsa, insana bir beden ve bir kimlik olarak değil sadece insan olarak bakabilmemizi diliyorum. Dünyada huzur ancak böyle bir bakışla sağlanabilecek.