Eylül ayının son haftası, Roş Aşana Bayramından birkaç gün önce İsrail Başbakanı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bir konuşma yaptı. Politik görüşleri de içeren bu konuşmada aynı zamanda düşündürücü gerçekler de yer aldı. Bu yazımda, konuşmayla ilgili bazı cümle ve yorumları vurgulamayı seçtim.
Yair Lapid artık kurban bir topluluk olmamaya karar veren, kuruluşundan 75 yıl sonra, İsrail’in geçmişin acısını değil de yaşamayı seçen ve geleceğin umuduna odaklanan bir ülke olduğunu söyledi: “Enerjimizi bir ulus inşa etmeye yatırmayı seçtik. Böylece, Iron Dome'u, Alzheimer ve Parkinson ilaçları ile omurga cerrahisi yapabilen bir robotu icat eden start-up ülkesi, su ve gıda teknolojisi, siber savunma gibi konularda dünya lideri, edebiyat, kimya, ekonomi ve barış alanlarında 13 Nobel ödülü sahibi olarak ileriye bakan bir ülke olduk.”
Bu cümleler aslında ‘tüm insanlığa bir ışık insanı’ olmak tabirini kullanabileceğimiz cümlelerdi. Birey olarak da geçmiş değil, geleceğe, daha verimli bir insan olmaya yönelmek tekamülün basamağında ilerlemek değil midir?
Tarihi insanlar ve yaptıkları belirler. Bu konuda, daha sonraki cümlelerde, cesurca bir haykırış vardı; savaş yerine barışa davet: “Ortadoğu halkı, tüm dünya insanları, etrafına bakmalı ve kendilerine şunu sormalı: Kim daha iyi yapıyor? Barış yolunu seçenler mi, yoksa savaş yolunu seçenler mi? Kendi halkına ve ülkesine yatırım yapmayı seçenler mi yoksa başkalarının yıkımına yatırım yapmayı seçenler mi? Eğitime, hoşgörüye ve teknolojiye inananlar mı, yoksa fanatizme ve şiddete inananlar mı?”
Peki gerçeğin ölümü nasıl oluyor diye sorgularsak, kanımca bu soruna Lapid mükemmelce değindi:
“Yalan haberlerle dolu sosyal medya ve bunu yapanlar; realiteyi algılamamıza, görmemize engel oluyorlar. Bu kişiler, yalan haberi, yanlış bilgi ve gerçeklik ötesi haberler için tonlarca para harcıyorlar. Gerçeği çarpıtmak için milyarlarca dolar yatırım yapan insanları neden dinliyorsunuz?”
Barış, iyi olan her şeyin zaferidir.
Lapid, bu cümlelerden sonra barışın yayacağı huzur ve gücü anlatmaya yöneldi.
“Barış bir zayıflık değildir. Barış, içinde insan ruhunun tüm gücünü barındırır. Savaş, içimizdeki kötü olan her şeye teslim olmaktır. Nefret ve gerilimler odalarda konuşularak kaybolmaz. Bu duygu dostluk, paylaşma ve iyilik yaparak değişebilir.”
“İsrail devleti, dünyada bir kitapla kurulan tek ülkedir. Kitapların kitabı: Tanah. Sayılar kitabında her Yahudi'nin aşina olduğu bir ayet vardır: Yisa Aşem panav aleha ve yisem leha şalom / Tanrı, seni kutsasın ve korusun, Rab yüzünü sana doğru kaldırdı ve sana, huzur, barış verdi.”
Yuval Harari’ye göre “Tarihin büyük bölümünde barış, yalnızca savaşın geçici olarak yokluğu” anlamını taşımaktaydı. Günümüzde teknoloji, ekonomi ve kültür hızla değişmeye devam ediyor. Siber silahların yaygınlaşması, yapay zekâ kullanılan ekonomiler, yeni militarist kültürler ve yalan haberler, tarih boyunca gördüğümüz en korkunç savaş dönemine meydan verebilir.
İsrail’de kasım ayında gerçekleşecek seçimler öncesinde, sağ blok lideri Netanyahu, bu konuşmanın, seçim propagandası olduğu iddiası ile naklen yayınlanmasına itiraz etti. Anketlere göre Netanyahu'nun başını çektiği sağ bloğun, meclisteki 120 sandalyeden 60 ila 62'sini alacağı öngörülüyor. Geçtiğimiz günlerde Maariv gazetesinde yayınlanan ankete göreyse, Netanyahu bloğunun 60, Gelecek Var Partisi lideri ve Başbakan Yair Lapid öncülüğündeki bloğun 56 sandalye kazanması bekleniyor.
5783 yılında barış ve aydınlık günler getirmesi dileğiyle…