Yaz kalabalığına girmekten çekinen bir kesim sonbaharla birlikte Adalara gelmeyi yeğliyor. Büyükada bu mekânlardan biri… Söz konusu ziyaretçiler İskele Meydanındaki saatin önünde ‘selfie’ çektirip dondurma külahını yere atanlardan değil. Kimi rehber eşliğinde, kimi bireysel, gidilecek yerleri önceden planlayan bilinçli insanlar. Eski Adalıların hâlâ ‘Arabacılar Meydanı diye söz ettikleri alanda, yerli, yabancı turistlerin ‘Ada turu’ yapan otobüs kuyruğuna girmiyor, doğrudan ‘Maden’ arabasına yöneliyorlar. İstikametleri Aya Nikola yolundaki Adalar Müzesi.
***
Adalı olup bisiklet kullanmamış pek az insan var. Çocukluğumdan başlayarak uzun yıllar bisiklete bindim. En rahat ulaşım aracıydı. Çevreyi gözüm kapalı bilirdim. Geç saatte eczaneye gitmem gerektiğinde, sonraları gece yarısı eve gelmeyen çocuklarımı aramak için pedal çevirdiğimde yollar düzgün, etraf güvenliydi. Her değişim iyi değildir. Zaman içinde yollar bir trafik keşmekeşine dönüştü. Bir yandan kiralık bisiklete binmeye çalışan acemiler, öte yanda marketlerin akülü arabaları, yolun ortasında giden yayalar ve zigzag çizerek ilerlemeye çalışan diğer ulaşım araçları ortalığı iyice karıştırdı. Bu hengâmede bir gün bisikletten fena halde düştüm. Kazasız belasız ayağa kalktığımda “Bu iş buraya kadar” deyip bisiklet kullanmayı bıraktım. Uzun süre de ‘özgürlüğüm kısıtlandı’ duygusunu içimden atamadım.
***
Son bisikletim bir Raleigh’di. Daha doğrusu annemin bisikletiydi. 1947’de on altı yaşındayken hediye edilmiş. Ailenin diğer gençlerine de benzerleri alınmış. Zaman içinde ‘ver gitsin’ zihniyeti olmadığından ters yüz edilip, sele yerde tekerlekler havada olmak üzere muhafaza edildiler. Kullandığım bisikleti haftada bir lastik şişirmeye, on beşte bir patlak lastik tamirine götürmekten sıkıldığım zaman annemin Raleigh’ini denemek istedim. Bisikleti Sami Usta’nın Çınar’daki dükkânına götürdüm. Elden geçti, yağlandı, pırıl pırıl oldu. Yenilerine taş çıkartacak kadar sağlamdı. Nitekim yıllar sonra, rahmetli Sami Usta, sezon boyunca sadece tek kez lastiklere hava basmak için getirdiğim Raleigh için, “Ada’da bunun gibi on bisiklet olsa dükkânı kapatmıştım” diye takılırdı.
***
1947’de ehliyet, ruhsatsız kullanılmayan bisikletler gibi artık binmediğim Raleigh orijinal plakasıyla, Ada evinin merdiven boşluğunda durdu. Adalar Müzesi Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu ile bir sohbetimiz esnasında, “Bisikleti müzeye versem mi?” diye aklımdan geçirdim. Ada’ya her haliyle düşkün olan oğlumun, ‘sakın verme…’ şeklindeki duygusal sömürüsüyle bir müddet daha beklettim. Yaz sonunda da müzeye hibe ettim. Duygusallık ailenin genlerinde var. Bisikleti teslim almaya geldiklerinde arkasından bir su dökmediğim kaldı.
***
Eylül başında müzede, ‘Adalarda Bisikletin 137 Yılı’ temalı serginin açılışı yapıldı. Sergide kırk kadar bisiklet sergileniyor. Küratör Aydan Çelik, serginin bisikletle özdeşleşen Adalar için kurgulanmış bir proje olduğunu, tarihi boyutunun yanı sıra bir kültürü yansıttığını hatırlatıyor. Sergi şubat sonuna kadar açık. Sonbahar izleyemeyenler için güzel bir fırsat.
Sağlıkla kalın.