Deneme yazmaya başladığımdan bu yana, öyküler benim için birer esin kaynağı olmuşlardır. Özellikle “kıssadan hisse” çıkardığımız bilgelik ışığı taşıyan doğu öykülerini paylaştığımda, okurların daha çok ilgisini çektiğini görüyorum. İçlerinden birçoğu yüzyıllardır güncelliklerini koruyor. Öyle ki isimler, mekânlar, ülkeler değişmiş olsa da benzer iletilerini öykülerin içinde buluyoruz. Neleri mi?
Yaşamın anlamını, tüm insanlık tarihi boyunca güncel olan ve korunmaya çalışılan erdemleri, her yaş ve konumda eksilmeyen tutkularımızı, bireysel ve toplumsal ilişkilerimizi, yaşamın karşıtlıklarını, duygu ve düşüncelerimizin yansımalarını, her dönem insanının yaşama bakışını ve duruşunu… Aynı zamanda anlatıldığı coğrafyadaki insanların kültür ve geleneklerini, bu öyküler çarpıcı bir şekilde dile getirmektedirler.
Düşündüren Öyküler başlıklı bir deneme yazımda da anlatmıştım:
Yaşamı bu denli kucaklayan öykülerden, özellikle başta Doğu inanç ve gelenekleri olmak üzere, bütün din ve düşün önderleri yararlanmışlardır. Bu şekilde düşüncelerini yaymak, onları güçlendirmek için öykülerin kısa ve çarpıcı iletilerini öne çıkarmışlar, daha kolay akılda kalmaları ve daha geniş bir kitleye yayılmalarını sağlamışlardır.
Sözlü geleneğe bağlı olanlar kadar, başlı başına birer yapıt oluşturmuş, kutsal kitapların yorumları içinde yer almış, inançların aktarılmasında etkili olmuş o denli çok öykü örneği bulunabilir ki... Yüzyılların bilgeliğiyle sınanmış, insanın düşünce dünyasını kışkırtmasında, onlara erdem yollarını göstermesinde, inanç ateşini tutuşturmasında bu öykülerden her biri, birer kıvılcım görevini üstleniyor.
Sözü uzatmadan konuyu Moris Levi’nin yeni yayınlanmış kitabına getirmek istiyorum: Yetmiş Duvaklı Gelin. Bu öyküleri sosyal medya paylaşımlarında okumuş olmama karşın, bir kitap oylumu içinde elimde olması bana ayrı bir keyif veriyor. Bu öykülü denemelerin bana göre en önemli özelliği de, her okuyanın kendine bir pay çıkarabilmesi, kendince bir anlam yükleyebilmesidir.
Kitabı bitirdiğimde şunları düşündüm:
Okura yaklaşımı, öykülerden esinlenerek iletilerini paylaşması, hayata bakışı, yazdıklarımla nasıl da örtüşüyor. Ben daha çok mistik öykülere yer verirken, yazar yaşanmış olanlara ağırlık vermiş. Bir başkasının öyküsünü anlatsa da odak noktasında Moris Levi’nin bulunduğunu anlayabiliyorum. Nitekim önsözünün ilk satırlarında şöyle diyor:
“Neredeyse kendimi bildim bileli öykü dinler, öykü okur, biriktirir, fırsat buldukça da öykü anlatır hatta yazarım. Dahası öykülerle düşünür, değerlendirir, kıyaslar, karar veririm.”
Bu deneyimi uzun yıllardır ben de yaşadığım için biliyorum. Bu tür bilgelik öykülerinin penceresinden baktığımızda, hayatımıza farklı anlamlar yükleyebiliyoruz.
Yalnız kitaplığımızı değil, yaşantımızı da zenginleştiren bu tür kitaplar okumayı seviyorum. Sanırım Moris Levi, Yetmiş Duvaklı Gelin ile çıktığı bu yolculuğu, daha niceleriyle bizimle paylaşacaktır.