“…İçerideki ekonomik ve siyasi hoşnutsuzluğun, kutuplaşmanın ve ayrışmanın ülkenin güvenliğini tehlikeye attığı ön kabulünden hareket eden sekiz benzemez, sonuç olarak ortak bir imza atarak Netanyahu’yu şimdilik muhalefete fırlatarak büyük bir değişimin öncüsü oldular, diyelim. Diyelim çünkü bu kırılgan yapının sürdürülebilir bir ortaklık yaratacağına inanmak zor.
Lakin geleceği geçmişin dinamikleri ile okuma yanılgısına düşmeden umudu korumakta fayda var, sükûnet ve belki de barış adına.”
Bu satırları, bu sütunlarda 16 Haziran 2021’de, İsrail’de seçimlerden sonra kurulan, Binyamin Netanyahu ve partisi Likud’un çok uzun aradan sonra hükümet dışı kalıp ‘sekiz benzemez’in koalisyon kurmasının ertesinde yazmıştım. Ve görüldüğü gibi umuda rağmen, öngörüm maalesef doğru çıkar ve çok ince bir dengede icraat yapmaya çalışan Yair Lapid hükümeti, Netanyahu’nun koalisyon içindeki bir vekili ‘ayarlamasıyla’ 12 ay dayanır.
Şimdi 1 Kasım’da, İsrail son 3,5 senede beşinci kez genel seçimlere gidiyor. İşsizliği yüzde üç buçuklar gibi çok düşük, enflasyonu dünya ortalamasının çok altında (yüzde 4,5) olan ve Amerikan doları karşısında son on senede parası değer kazanan tek ülke olan İsrail, anlaşılmaz derecede kırılmış, parçalara bölünmüş siyaset ile kutuplaşmış toplum arenasında belki de Netanyahu karizmasının başarısı, yaratıcılığı ve hatta yıkıcılığı nedeniyle siyasette istikrarı sağlamakta kabiliyetsizlik gösteren bir ülke olarak tarihe geçiyor, 22. yüzyılın ilk çeyreği yıllarında.
Antisemitlere göre dünyayı yöneten Yahudilerdir ama nedense bu Yahudiler kurdukları ülkelerinde bu dönemde bir türlü siyasi devamlılığı sağlayacak yönetim istikrarı gösteremiyor. Demek ki antisemitler yine yanılıyor!
Üstelik işin tuhaf tarafı, iki hafta sonunda yapılacak seçimler için yapılan kamuoyu anketlerine göre, her iki taraf da (Likud dinci ve aşırı sağcı koalisyonu ile liberal olan Yeş Atid, sol, aşırı sol ve bir kısım Arap partilerinin koalisyonu) yine ve yeniden ülkeyi yönetecek hükümeti kurma çoğunluğuna sahip olamayacak gibi görünüyorlar. Araştırmalara göre, Netanyahu’nun koalisyonu 59-60 vekil çıkarabilirken, karşıt cephe 56-57’de kalıyor. Salt çoğunluk için gerekli olan vekil sayısı ise 61.
Seçimlere alışmış olan İsrail halkı son derece sessizlik ve biraz da bıkkınlık içinde neler olacağını beklerken, seçim öncelerinde yorum yapmakta birbiriyle yarışan Amerika’daki Yahudi kuruluşları bu kez susmayı yeğliyor. Siyasi yorumculara göre bu kuruluşlar ya yorum yapmaktan yoruldu ya da değişecek bir şey görmedikleri için konuşmama kararı aldılar.
Önümüzdeki seçimler öncesi, kayda değer tek değişiklik Netanyahu’nun, Bibibus adını verdiği, seçimlerde kullanmak üzere kullandığı kurşun geçirmez camlarla kaplı ve çok fonksiyonlu bir büyük minibüs. İsrail siyasetinin alışık olmadığı bu Amerikanvari seçim aracına muhalefet büyük tepki gösterirken Bibi lakaplı Netanyahu eleştirilere gülüp geçiyor. Kampanya için kullandığı bu araçla ilgili espri de yapıp onu destekleyenlere, “Kalbimi sizden hiçbir kurşun geçirmez cam ayıramaz” diyor…
Seçmenle iletişim kurma konusunda bir numara olan Netanyahu’dan ülkenin diğer yarısının nefret ediyor olması ise bir başka gerçek.
Ülkedeki kutuplaşmayı bir nebze azaltabilecek geniş tabanlı bir hükümet kurma çabası yerine, aşırı sağ ile koalisyon arayışına girmesi ülkenin özellikle iyi eğitimli kesimin büyük tepkisine çekerken, bazı eski arkadaşlarının ona belki de başka nedenlerle cephe alması, üzerinde düşünülmesi gereken bir mesele olarak kalıyor. Seküler okullarda verilen matematik ve İngilizce eğitimin ülkenin gelişimine bir katkısı olmadığını ileri sürecek kadar gerçeklikten kopmuş bir din adamının başkanı olduğu partiyle birlikte yürümesi gerçekten anlaşılır gibi değil.
1996-1999 ve 2009-2021 yıllarında toplam 15 yıl başbakanlık yapan Netanyahu, İsrail'de bu görevi en uzun süreli yürüten siyasetçi sıfatını taşıyor ve şimdi de üçüncü kez başbakan olmak için varını yoğunu ortaya koyuyor.
Netanyahu’nun yıllardır süren yolsuzluk davaları ise seçimler nedeniyle şimdilik yine rafa kalkmış durumda. Söz konusu davaların yıllar sonra hala bir sonuca ulaşamamış olmasını hukuki açıdan anlamak zor. Hukuk bir tehdit aracı olarak mı kullanıyor yoksa hakimler karar mı veremiyor, anlaşılır gibi değil, lakin İsrail’in adalet sisteminin, demokrasinin yüksek normlarına sahip olduğu ve devletin kuruluşundan beri bu alanda son derece tarafsız olduğu ise bir başka gerçek…
Seçim sonuçlarının Türkiye-İsrail ilişkilerini nasıl etkileyeceği ise tam bir muamma. Kazanması zor görülen Lapid ve takımı, hükümeti kurduğu taktirde ilişkilerde bahar havasının yaşanacağı neredeyse kesin gibi. Lakin kazanması daha büyük bir ihtimal olan Netanyahu ekibinin başa geçmesi durumunda ne olacağını kestirmek çok güç. Pragmatizmin galip gelip gelmeyeceğine hep birlikte tanık olacağız.
Elimizdeki tek mutlak veri, iki ülkenin cumhurbaşkanları ve dışişleri bakanlıkları arasında halihazırdaki olumlu ve yapıcı bir diyalogun mevcudiyeti.
Bunun ötesini şimdiden görmek imkansız.
Dileğimiz, İsrail’de iktidara kim gelirse gelsin bahar havasının devam etmesi.