Amerika’daki “power ball” ikramiyesi 1 milyar 200 milyon dolara ulaştı. Bizim TOGG yatırımımız kadar. Elon Musk, Twitter’ı 40 milyar doların üstünde bir rakama satın aldı.
Amerika dünyanın en şahane ülkesi değil. Ama her şeye rağmen hukuk arkadan gelmiyor, önden gidiyor ya da zamanında uygulandığı bir sistem.
O yüzden zenginlikler, zengin olabilmek, girişimci olabilmek serbest. Ev, araba ve telefon alabilmek lüks değil süfli hiç değil ihtiyaç… Başarılar, hak aramak cezaya tabii değil, sopa gösterilmiyor. Toplum ve kolektif irade var.
Neyse bize gelirsek bizdeki varlar da az değil. Haksızlık etmeyeyim.
Osman Kavala var, iş dünyasına gösterilen bir sopa! İstersen ses çıkar bağır. Gezi der, Soros deriz. Selahattin Demirtaş var, demokrasiye gösterilen başka bir sopa, başkan yaptırmayacağız mı dedin?
Enflasyon var, işsizlik var, sözde düşük faiz var, batan ihracatçılar, kar ederken çöken bankacılık sistemi var, sözde olan her şey var ama özünü yitirip özgül ağırlığı erimiş haliyle...
Yani Türkçesi, adı var kendisi yoklar ülkesi… Bir de Türkçe meselesi var. AK Partili Mahir Ünal bir anda vites yükseltip konuştuğu dile ateş püskürünce alevler Bahçeli’ye sıçradı. Düz bir okumayla Bahçeli şak dedi, AK Parti tak diye görevden aldı! Diyebilir miyiz? Bence diyemeyiz. Asıl düz okuma bu olur. Partilerin hiçbiri o kadar heyecan yaratamıyor ve o kadar vatandaşın gündemini yakalayamıyorlar ki, şaşırmış haldeler.
Mahir Ünal istifası da aynı zamanda tribünleri manipüle istifasıdır. Bence işe yaramaz! Çünkü vatandaşın market raflarının arasına sıkışan kafasını Türkçe tartışmalarına çevirecek hali olduğunu sanmıyorum. Öyle boş bir istifa ve konsolide çabaları!
Diğer varımız büyük anlam kaybı!
Geçen gün sağ olsun! Akit Gazetesi o garip anlayışı, belgeli olarak hatırlattı. Beşiktaş maçında İzmir Marşı’nı okuyan taraftara istinaden; “Stadı Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı. Onlar ‘yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa’ dediler” diye haberini yaptı.
Ne kadar enteresanlar diyeceğim ama karşılığı yönetimde var. Yansıyor yani. Öyle boşuna değil! Fakat asıl soru neden sorulmuyor onu merak ediyorum.
Kardeşim kimin parasıyla yaptı? Kendi parası mı? Ya da bakanlar aralarında para topladılar da biz mi haber alamadık?
Ben böyle saçma bir anlayış görmedim. Aynı tuhaflık kısmen bakanlarda da var. Doğalgaz faturalarını şöyle sübvanse ediyoruz, köprüleri şöyle yaptık, yeni havaalanını biz yaptık... Böyle gidiyor. Yani ortada adeta bir kral var ve kendi aile servetinden mi harcıyor? Ben mi kaçırdım? Bu nasıl bir dil? Asıl Mahir Ünal beyefendi dil meselesine girmişken keşke giderayak bu konuya da el atsaydı. Malum dil bir süre sonra gerçeğimize dönüşüyor.
Konu vergilere gelmişken aslında bir türlü gelemiyor! Türkiye’de dikkat edin gündem vergiler olmasın da ne olursa olsun! Ana akımda tartışıldığını göremezsiniz. Oysa bir araba almak isterken devlete iki ya da üç araba daha aldığınızı, artık bir telefon da devlete aldığınızı yediğiniz içtiğiniz her şeyden vergi alındığını elbette hesap etmiyorsunuz! Etseydiniz sesiniz çıkardı çünkü! Her şeyi o kadar güzel fiyatlara yedirmişler ki! Pahalı olan ürünler sanıyor millet! Oysa Türkiye’de pahalı olan devlet ve artık devleti finanse etmek çok pahalı! Üstelik vatandaşa uyguladığı vergilerden zerre taviz vermeyenler ya da göstermelik tavizler diyelim varken, bazılarının örneğin fahiş rakamlara havaalanı yaptı diye vergilerinin üstü çizilebiliyor. Böyle de enteresan bir adalet var.
Dediğim gibi biz de daha neler var neler!
Sizde ne var ne yok?