Süper Lig’te 11. haftayı geride bıraktık, 20 Kasım’da başlayacak Dünya Kupası öncesi Spor Toto Süper Lig takımlarına taktiksel açıdan bakmak istiyorum. Böylece saha dışında olanları daha kolay anlayabiliriz.
Trabzonspor: Trabzonspor geçen sene şampiyon takımın iskeletinden önemli oyuncuları kaybetti. Abdullah Hoca özellikle ofans için takım içerisinde arayış içerisinde. Trabzon her şeye rağmen Marek Hamsik ve Bakasetas’ı doğru oynatabildiği zaman kazanabiliyor. Bu sene üst sıraları zorlarlar fakat doğru oyunu bulmak için hala zamana ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
Galatasaray: Kağıt üzerinde çok kaliteli isimler olduğunu kabul etmeliyiz. Ligin Fenerbahçe’den sonra en pahalı takımı. Fakat, takım olmak çok farklı bir durum. Bütün eleştiriler özellikle Yunus ve Kerem üzerinde. Bu iki oyuncunun top kayıpları, takımın da gol vuruşlarını yapamaması, ligde beklenenden uzakta olmasına neden oluyor. Bu da Okan Hoca’nın mağlubiyetin nedenlerinin saha dışına taşımasına neden oluyor. Kariyerin başındaki Okan Buruk buna biraz erken başlamış gözüküyor. Belki de Fatih Terim gölgesi her zaman takımın üzerinde olduğundan bu şekilde açıklama yapıyor olabilir. Fakat sezon ortası teknik direktör değişikliği, durumu daha da çıkmaz bir hale getirir. Okan Hoca üzerinde ısrar edilmesi veya biraz sabır gösterilmesi gerekir. Aksi durumda yine kısır döngü başlar, Fatih Terim’in geri dönüşü ile başlar, başkanla kavga etmesiyle bitiririz.
Beşiktaş: Geçen hafta teknik direktörleri İsmael’i gönderdiler. Sonuçta altı galibiyet, üç beraberlik ve iki yenilgisi olan bir takımın hocasını başarılı veya başarısız olarak değerlendirilemez. Şenol Güneş, bu kadar hızlı gelecekse neden sezon başı gelmediğini anlamak mümkün değil. Beşiktaş’ın 12 haftalık maçlarına baktığımızda çok koşan, tempolu fakat çok gol üretmeyen bir takım olarak gözüküyor. Valerian İsmael’in yüklediği fizik, Şenol Güneş gibi ligi iyi bilen, yerli bir hocayla yükselişe geçebilir. Yine de Güneş’in basın açıklamasını dinleyince biraz kafam karıştı. Sanki bu filmi daha önce görmüş gibi oldum.
Fenerbahçe: Jesus, Fenerbahçe için yeni bir efsane olma yolunda ilerliyor. Takıma oynattığı oyun sadece sonuç odaklı değil, aynı zamanda hem bol gol hem de seyir zevki veriyor. Fenerbahçe ön alan baskısını o kadar iyi yapıyor ki, karşı takım oyuncuları neye uğradıklarını şaşırıyor. Jesus’un yaptıklarını özetlemek gerekirse; geçen sene yedi golü olan Valencia’nın şu an 11 gölü var. Geçen sezon Fenerbahçe oyuncusu değil denilen Crespo takımın adeta yıldızı. Emre Mor’u hoca o kadar doğru, o kadar zamanında kullanıyor ki adamın kariyeri tekrar çıkışa geçti. 11.hafta Başakşehir maçında Emre Belözoğlu ile yaptıkları taktik savaşında en son Serdar Aziz orta sahanın ilerisinde baskı yapıyordu. Fenerbahçe bu sene şampiyon olur mu bilmiyorum ama taraftarlar bu senenin keyfini çıkarsın; gerçekten Jesus tam bir teknik direktörlük dersi veriyor. Fener maçları, ön alan baskısını, maçta yaptıkları taktik varyasyonları takip etmek için bile izlenir…
Takımın başarısı, Ali Koç ve “Bize haksızlık yapılıyor” hikayelerini sonlandırdı. Takım iyi futbol oynadığından hiçbir mazeret önünde duramıyor; bir kez daha görmüş olduk...
Adana Demirspor: Adana Demirspor’un hocası, Montella oynadığı 4-6-0 formasyonuyla dikkat çekiyor. Forvetsiz oynamak, toplu ileriye koşularla beraber hücum etmek, Adana Demirspor’un hücumda ne yapacağını kestirmeyi neredeyse imkansız hale getiriyor. Ayrıca bu durum Adana Demirspor’u ligin en yüksek isabetli şut atan takımı haline getiriyor. Böylece ligde bir maç fazlasıyla 3. sırada yer almalarını sağlıyor.
Genel olarak, Trabzon biraz geçen senenin mirası üzerinden gidiyor, Galatasaray kaliteli ayakları sayesinde buraya gelebildi. Beşiktaş için yeni bir dönem başlıyor. Fenerbahçe’nin yapması gereken tek şey istikrarı korumak. Şu an için şampiyonluğun en büyük adayı onlar…