İsrail’de beklenen oldu ve Netanyahu karşıtlığında buluşan sekiz benzemezin mucizevi koalisyonunun bir yılı sürebilmesinden sonra yapılan seçimlerde Netanyahu liderliğindeki ülkenin yarısından biraz fazlasını oluşturan sağ blok kazandı.
İsrail’in kimi sol ve Arap partilerinin seçimlere kendilerine yakın partilerle birleşerek girmeyi reddedip kendi küçük menfaat ve hesapları üzerinden yaptıkları tasarruflar fiyaskoyla sonuçlandı ve biri solcu, diğeri Arap iki parti barajı geçemeyerek Netanyahu’ya kazanması için iktidarı ona tepsiyle sunmuş oldular.
Evet İsrail, muhtemelen içinde tarihinin en radikal unsurlarının barınacağı bir hükümete doğru gidiyor.
İsrail, Amerikalı ünlü yazar Thomas Friedman’ın, “Bildiğimiz İsrail gitti” başlıklı yazısında, “Bir zamanlar İsrail siyasetinin normlarının ve sınırlarının tamamen dışında sayılan, düpedüz ırkçı, Arap karşıtı Yahudi aşırılık yanlıların dahil olduğu, aşırı milliyetçi siyasetçilerle ultra-Ortodoks liderlerin kabadayı bir ittifakı” olarak nitelediği, sağ/aşırı sağ ve dinci bir koalisyona doğru gidiyor.
Aşırı sağcılardan ve bakanlık bekleyen iki liderden biri olan Yahudi Gücü Partisi Başkanı İtamar Ben Gvir, 2007 yılında İsrail mahkemesi tarafından ırkçılığa tahrik ve Yahudi Kahanist terör örgütünü desteklemekten hüküm giyen bir siyasetçi. Daha yakın zamana kadar, 1994’te El Halil’de İbrahim Camii’de dua eden Müslümanları katleden Amerikalı Yahudi doktor Baruch Goldstein’ın resmini evinin duvarında asılı tutan biri. Seçimlere katılmasından bir süre önce resmi duvardan indirdiğini iddia etmişti.
Bakanlık bekleyen diğer aşırı sağcı ise Dinci Siyonizm Partisi Başkanı Bezalel Smotrich. Smotrich, İsrail hastanelerinin doğum servislerinde İsrailli Yahudi annelerin Arap annelerden ayrılması gerektiğini öne sürmesiyle tanınıyor. Uzun süredir İsrail'in Batı Şeria'yı doğrudan ilhak etmesini savunuyor ve yerleşimcilerin Filistin şiddetine karşı kendi kendilerine misilleme yapması söz konusu olduğunda ‘Yahudi terörü’ diye bir şey olmadığını savunuyor.
İktidara gelebilmek için böylesi bir aşırı sağ ile koalisyon yapmak durumunda olan Netanyahu’nun sağ blokunun seçimleri kazanmasının ardında yatan en büyük neden ise son iki yıldır, özellikle Batı Şeria’da İsrailli yerleşimcilere karşı Filistinliler tarafından yapılan bıçaklı saldırılar ve İsrail’in önemli şehirlerinde İsrailli Arap vatandaşlarının başlattığı ve kanla sonuçlanan ayaklanmalar. İsrail sağı, ülke içinde güvenlik sorununun öncesi olmadığı kadar büyüdüğünü iddia ediyor…
Aslında İsrail uzun yıllardır kutuplaşmanın iyice açığa çıktığı dönemleri yaşıyordu. Demokrasinin en önemli kurumu olarak Yüksek Mahkeme görevini tarafsızlıkla yürütürken, bir yandan liberal ve sol partilerle Arap partilerin temsil ettiği yüzde elliye yakın bir kesim aralarındaki farklılıklara rağmen bir kutbu temsil ederken, diğer tarafta sağ, aşırı sağ ve dinci partilerin temsil ettiği yarıdan biraz fazla halk kesimleri, ideolojik, siyasi ve kültürel dinamikler bağlamında çok farklı eğilimler içindeki diğer kutbu temsil ediyorlar.
Netanyahu’nun kuracağı sağ, aşırı sağ ve dinci koalisyonunun ve muhtemel icraatlarının özellikle Batı ve Demokratların yönettiği ABD tarafından pek olumlu karşılanmayacağı açık. Lakin siyaset ve uluslararası ilişkilerde büyük tecrübe sahibi olan Bibi’nin içte ve dışta dengeleri mümkün olduğu kadar koruyarak başbakanlık yapacağı öngörülebilir. Bunun yanında tek öngörülemez parametrenin, koalisyonu kurmasına sayıca yardım edecek olan aşırı sağcıların ondan ne gibi ödünler isteyeceği ve onun da bunları ne derece karşılayabileceğinin olduğu söylenebilir.
***
2009’dan beri bozuk olan Türkiye-İsrail ilişkilerinin 2020 itibariyle normalleşme sürecine girdiğini hep birlikte şahit olmaktayız. Bu düzelmenin en önemli nedeninin Türk Dış Politikasının bölgede arası bozuk olan ülkelerle ilişkileri düzeltme arayışının olduğunu ve buna İsrail’in de dahil edildiğini biliyoruz. İsrail Devlet Başkanı Herzog’un Mart 2022’de Ankara’yı ziyaretiyle hızlanan normalleşmenin, daha sonra her iki ülkenin bakanlarının karşılıklı ülke ziyaretleri ile daha da önemli bir konuma geldiğini görüyoruz. Özellikle geçtiğimiz hafta seçimler öncesi İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın Ankara ziyaretinin, iki ülke arasında buzdolabına konulan savunma alanındaki ilişkileri de yeniden başlatmaya yönelik olduğunu varsaymak mümkün.
Netanyahu ve ekibinin iktidara gelmesinin, normalleşme sürecine sekte vurabileceği konusunda şüphelerin olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimlerden hemen sonra verdiği, son derece ılımlı demeç, önümüzü görmeye yardım ediyor adeta.
Erdoğan şöyle diyor:
“Daha tabii seçim sonuçları net değil ama sonuçlar ne olursa olsun İsrail'le
ilişkilerimizi karşılıklı hassasiyetlerimize saygı ve ortak bir zeminde yürütmeyi arzu ediyoruz.
Normalleşme sürecinde İsrailli yetkililerle görüşmelerimiz oldu. Karşılıklı temaslarla süreci devam ettirerek ilişkileri tüm alanlarda ilerletme ümidimizi koruyoruz.
Değerlere saygı gösterildiği sürece kazan-kazan diplomasisiyle inanıyorum ki sadece Türkiye ve İsrail değil, tüm bölge kazançlı çıkacaktır.”
Bu demeçte anahtar sözcüklerin, ‘karşılıklı hassasiyetlere saygı’ olduğu söylenebilir. Zira ilişkilerin bozuk olduğu dönemde İsrail tarafı, bu hassasiyetlerin sadece Türkiye’ye ait olduğunu algıladığından ilgili sorunlu alanlarda her iki taraf karşılıklı çok sert açıklamalarda bulunmuştu.
Şimdi ise pragmatik bir yaklaşımla Türkiye’nin bir anlamda, İsrail’in de hassasiyetlerini gözetecek olmasını dile getirmesi, bu bağlamda ileriye yönelik çok olumlu bir değişim olarak görülebilir.
Umarız Netanyahu ve içinde sorunlu bölgelerin olabileceği koalisyonun paydaşları, önceki retoriklerinden bağımsız, akılcı, Türkiye ile iyi ilişkiler içinde, bölge barışına yönelik ve özellikle İbrahim Anlaşmaları gibi devrim niteliğindeki değişimleri devam ettirecek davranış ve yaklaşımlarda bulunurlar.
Türkiye’nin ise, Erdoğan’ın demeci doğrultusunda, ideolojik bağlamdan uzak, akılcı ve başta İsrail olmak üzere bölgedeki tüm ülkelerle karşılıklı menfaatler ışığında, iyi ilişkilerde bulunarak bölgesel barışa öncülük etme şansını yakalayacağı muhakkak.
Her daim Şalom ve Barış olsun.