Kiev yardım paketlerinden 25.si Biden hükümeti tarafından onaylandı. Başkan Biden’ın onayladığı “rezerv kullanımı” Savunma Bakanlığının Amerikan ordusunun kendi stoklarından yükleniyor ve Ukrayna’ya yollanıyor.
Yardım paketi her ne kadar güney cephesinin müdafaasıyla Ukrayna için galibiyetle birlikte gelmiş olsa bile, başkent Kiev’den çekilen Rus askerlerin giderayak Herson ve civarını ölüm tarlasına çevireceği korkusu Zelenski’e ne paketi ne zaferi kutlama imkânı veriyor…
Paketin içeriğine gelelim…
400 milyon dolarlık yardım paketi güvenlik ve hava savunması ağırlıklı silah ve mühimmat içeriyor.
Hawk ve Avenger füzeleri, Yüksek Hareket Yetenekli Topçu Roket Sistemi (HIMARS) için mühimmat, bomba atarların, mermileri ihtiva eden paket şüphesiz kendini yenilmez sanan Putin’in işini zorlaştıracak…
Rusofilleri sinirlendirmek için tarafmışım gibi yazmıyorum… Onlar zaten takım tutar gibi meşru olmayan bir savaşın avukatlığını yapmaya devam edeceklerdir…
Okuyarak ve cevap arayarak hakikati görmenin ve yaşananları ‘olduğu gibi’ analiz etmenin daha sağlıklı olduğuna dair bir inancım var.
Çarlığın ardından ise Sovyetlerin komiser ve generallerinin, halkın yaptığı fedakarlıklarla inşa ettikleri güç ve saygı insanları nasıl tüketip sonunda sistemleri çökerttiyse Putin’in istikameti de o doğrultuda gibi görünüyor…
Sovyetlerin yıkılmasından 30 yıl sonra Vladimir Putin’in muhafaza etmeye ve tanzim etmeye çalıştığı ‘ihtişamlı geçmiş’ fantezisi Ukrayna’da savaş suçlarının işlenmesi ve kendi ülkesinin yalnızlaşmasından başka bir sonuç doğurmadı.
Meselenin iki önemli yönü var…
Evvela Putin’in diktatörlük sürecinde ve COVID krizi sonrasında pekişen yalnızlığında halkından ve gerçeklerden uzaklaşması unutulmaması gereken bir faktör. Etrafının Kiev’e kolayca girerek ülkeyi ele geçirebileceğini söylemesi ve sonrasında gelen mağlubiyetlerin, ölen askerlerin ve hızla çekilen Rus ordusunun çizdiği yıkım tablosu tenakuz halindeki bir iktidar ve halkı tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Sovyetler zamanı yetişmiş ve kayıtsız şartsız Putin’i destekleyen bir kitlenin yanı sıra savaşa karşı duran ve sesini duyurmaya çalışan insanların hapse atıldığı ve susturulduğu gerçeği başka bir soruyu beraberinde getiriyor… İkinci mesele de tam bu sorunun cevabının arandığı…
Yıkımların, mağlubiyetlerin ve ölümlerin Ruslar tarafından nasıl algılandığı?
Bir de nasıl algılandığını ifade edebilecek kadar özgür bir toplum veya medya mevcut mu?
Rusya’nın işgali altında bulunan Ukrayna’daki bölgelerde sıkı yönetim ilan edilmesinden evvel yapılan pro-Kremlin anketlere göre, halkın yüzde 30’u mevcut durumdan dolayı endişeli iken rakam sıkı yönetim ilanından sonra yüzde 69’a çıktı. New York Times’ın da yer verdiği bu araştırma zaman geçtikçe endişenin daha da artacağına dair veriler sunuyor.
Bu sayıların sansürler ve yasaklar içinde işlemeye çalışan bir ülkede saptandığını düşünürsek rakamların yükselme ihtimali de artıyor.
Rusların demokrasi ile olan münasebetinden ziyade devlete olan geleneksel saygıları istikrar ile doğru orantılı… İstikrar var olduğu sürece sadakat ve güven pekişiyor… Ne zamanki ‘devlet baba’ kutsal (!) ‘istikrar’ ile oynarsa veya tehlikeye atarsa o zaman sosyal çalkalanmalara rastlamak Rusya tarihinde pek mümkün.
Otokratik ve baskıcı Kremlin’in idaresinde yönetilen kleptokratik Rusya’nın ‘yozlaşmış batı’ karşısındaki ‘ruhani’ güç olarak kendini görmesi tezatlara bir yenisini daha ekliyor…
Sovyetlerin çöküşünü mütemadiyen bir trajedi olarak niteleyen Putin, Batı nefretiyle kendine manevi bir üstünlük sağlayacağını sanıyor…
Ancak ne sandığının ve ne olacağının arasındaki ara açılıyor gibi…
Aleksandr Puşkin’in geçmişteki meşhur sözleri düşündürüyor:
“Tanrı bizi anlamsız ve acımasız bir Rus ayaklanmasından korusun.”
Yardım paketlerine, Putin ve vahşetine, Zelenski ve endişelerine rağmen sabit bir gerçek var… Her şey değişir…
Aleksandr Puşkin, pişkin(!) Putin’in istikbalini yıllar evvel görmüş olabilir…
Yani…
Her şey her an değişebilir…