Evet, yanlış okumadınız, bugün 23 Kasım 2022 Espresso Günü.
Espresso deyince aklıma bu tip kahveyi hayatımda ilk içtiğim gün gelir.
Yıl 1970. İlk defa yurt dışı iş seyahatine çıkıyorum. İlk durağım İtalya’nın Bari şehri*. O dönemde Bari’ye, Roma aktarmalı, çift pervaneli uçakla gidilirdi. Sağ salim indikten sonra alandaki büfeye yöneldim. Ve bir kahve istedim. Adam bana gülümseyerek, “Espresso? Cappuccino? Americano? Machiato?” diye sıralamaya başlamaz mı? Yahu, ne istiyor benden bu adam diye tereddüt ederken arkasında duran tarifeden kahve çeşitlerini saydığını anladım.
Kulunuz yine “Cafe normal” dedi… Adam “Va bene, espresso” diye cevap verdi, ben de başımı salladım. Ama işim bitmemişti. “Con latte? Sin latte?” diye bir sual geldi. Ulan kahve sütle içilir mi diye adama ters ters bakarken, hop bir sual daha geldi: “Ristretto o doble?” Alt tarafı bir kahve içeceğiz adam beni teste sokuyor. Ben de def-i bela kabilinden “ristretto” dedim.
Biraz bekledikten sonra önüme bir fincan kahve kondu. Biraz uzağımda idi… Ben boş zannettim. Kahvesini sonra bir cezve ile gelir diye düşünüyordum ki adam bana işaretle “Kahveni niye içmiyorsun?” der gibi bir işaret yaptı. Biraz yaklaşınca kahvenin, orta seviyesinin çok altında olduğunu gördüm. İki elimle ve işaretle “Ne lan bu?” dedim, o da galiba anladı, “Ristretto” diye cevap verdi. Çaresiz içtim ve bir yudumda… Zehir gibi bir şeydi... Acilen “Aqua, aqua!” diye bağırdım. Suyu getirdi. İçtim. Kendime geldim, hesabı ödedim ve hemen yoluma devam ettim.
Yıllar boyu tekrar espresso içmedim. Hatta Karaköy’deki Baylan’da ‘Coupe grillée’ yerken sevgili ve rahmetli sahibi Harry sürekli “Espresso, Sami Bey?” diye seslenir, sonra kahkahalarla gülerdi… Olayı ona anlatmıştım.
Tesadüf bu ya? Bu hafta konu ararken 23 Kasım’ın özellikle ABD’de ulusal Espresso Günü olarak kutlandığını gördüm…
Meğerse espresso o kadar eski bir geçmişe sahip değilmiş. 1884 yılında Torinolu Angelo Morindo “kahveyi daha ucuz ve daha süratle yapabilen yeni buhar makinesi” adıyla imal ettiği aletin patentini almış.
Ancak espressonun parlaması için 1906 yılını beklemek gerekti. O yıl tertiplenen Milano fuarında sergilenen daha geliştirilmiş makinelerden dökülen, tüm ziyaretçilere bedava sunulan kahveler, bu içeceğin tüm İtalya’ya ve hızla Avrupa’ya yayılmasında büyük etken olmuştu.
I. Dünya Harbinden sonra bilhassa 1920’lerde espresso sosyete içeceği oldu... Kelli felli beylerin ve şık hanımların gittiği restoranlarda espresso siparişi verdiklerinde servis papyon kravatlı erkek veya uzun elbiseli hanım garsonlar tarafından yapılırdı.
Makinenin ABD’ye girişi için 1927’yi beklemek gerekir… O tarihten itibaren makineler daha küçültülür, ucuzlatılır. Daha geniş bir tüketici kitlesine hitap etmeye başlar.
Ünlü Starbucks ilk kahve dükkanını Seattle’de açar... Ama bugün bildiğimiz Starbucks Coffee’lerini açması ve sunduğu kahve çeşitlerini arttırması için 1984 yılını beklemek gerekir. Oradan bütün dünyaya çeşitli zincir ve kafelerde yayılması da süratle gerçekleşir.
Espresso’nun ülkemize gelmesi bence epey zaman aldı… 1980’li yılların ortasına kadar zaten kahve ithali sadece Tekel İdaresi tarafından yapılır ve satılırdı. Türk kahvesi damak tadına uygun olduğu var sayılan Brezilya menşeli “Rio No.5” tipinden başka kahve de ithal edilemezdi… Bu cins de espresso kahveye uygun değildi…
Sevgili Harry, zaman zaman zora düşer, özel izinlerle, bazen de tanıdıklar vasıtasıyla kendi makinesini çalıştırmaya gayret ederdi. Ancak bazı dönemlerde tezgahının çok uzun süre hareketsiz kaldığını da bilirim.
Artık böyle bir sorun kalmadı. Dilediğiniz yerde, dilediğiniz lezzette, dilediğiniz kapta (cam, porselen fincan, karton bardak) espressonuzu içebilirsiniz.
Eğer bu yazıyı 23 Kasım’da okuduysanız hemen bir espresso içmeyi ihmal etmeyin.
Ama kulunuz yine de hiçbir şeyi sade Türk kahvesine değişmez…
*Bari İtalya’nın güneydoğusunda, Adriyatik Denizi kıyısında bir liman kenti.