İllüzyon ekonomisi

Prof. Dr. Burak ARZOVA Köşe Yazısı
23 Kasım 2022 Çarşamba

Türkçesi ‘yanılsama’ olan illüzyon kelimesi Fransızcadan dilimize girmiş. Fransızca Larousse sözlüğü ise illüzyon için harika bir anlatım vermiş. Buna göre illüzyon; birinin inanmak istediği bir şeye uygun ancak gerçeğe aykırı yargı olarak tanımlanmış.

İllüzyonu çocukluğumuzda sıklıkla duyduk. Sihirbaz olarak tanıdığımız illüzyonistler aklı yanıltmak için beş duyu organını hedef alır. İllüzyon gösterilerinde duyular farklı yönlendirilerek aslında olmayacak olaylar sanki gerçekleşmiş gibi gösterilir. Örneğin illüzyonist sahnede bir insanı ikiye böler sonra aynı insanı birleştirir. Normal şartlarda bunun olamayacağı konusunda en küçüğünden en büyüğüne herkes hem fikirdir. Ancak kuvvetli bir illüzyon gösterisinde mantık bir kenara bırakılır. Önce bir hayret uyandırılır ve sonrasında kişi kendine ‘acaba olabilir mi?’ sorusunu sorar. İllüzyonist bu soruyu ne kadar fazla kişiye sordurursa, illüzyon gösterisi o kadar başarılı sayılır.

İnsan beyni mükemmel olmasına karşılık aldatılabilir. Bunu bilimsel olarak kanıtlayan çalışmalardan en ünlüsü ‘Kauçuk El İllüzyonu’ isimli deney. Pittsburgh Üniversitesi Psikiyatri Bölümünde çalışan Matthew Botvinick ve Jonathan Cohen isimli araştırmacılar kişinin kendine ait olmayan bir uzvun beden sahipliği hissine sebebiyet verebileceğini kanıtladı. Benim uzmanlık alanım dışında ancak merak edenler görsellerle destekli ‘Kauçuk El Deneyi’ni kolaylıkla araştırabilirler.

İllüzyon hayatın her alanında olabilir. Örneğin seyrettiğiniz bir dizinin kahramanlarının gerçek hayatlarında da seyrettiğiniz dizideki gibi olduklarını düşünüyorsanız Teatral / Dramatik İllüzyona hoş geldiniz.

Ekonomide İllüzyon olabilir mi? Elbette…

Ülkemiz ekonomisi bilimsel temellerden epistemolojik kopuş yaşadıktan sonra evrim geçirerek ‘Kontrol Ekonomisi’ haline dönüştü. Sizlere daha önce kontrol ekonomisinin nasıl olduğunu yazmıştım. Şimdi bir sonraki aşama olan ‘İllüzyon Ekonomisi’ne geçiş yaptık.

Türkiye’nin Yeni Ekonomi Modeli olarak adlandırılan bu modele geçiş faizin enflasyonun sebebi olduğu yanılsaması ile başladı ve zamansız faiz indirimleri peşi sıra geldi. Oysa önceki Merkez Bankası Başkanı tarafından faiz artırılmasına karşılık finansal koşullarda kısa sürede iyileşme olmuş, Türkiye’nin uzun dönemli borçlanma maliyetleri artan politika faizine rağmen düşmeye başlamış, CDS’ler ise geri çekilmişti. Enflasyon beklentileri çıpalanmıştı.

Faizler indirilip de kur patlatılınca bu kez aşırı değersizleşen TL ile ‘Çin Olacağız’ illüzyonu bizi karşıladı. Kurdaki artış müthiş bir enflasyona sebebiyet verince hepimiz fakirleştik. Bizler Çin böyle Çin olmadı deyince bu kez ‘Çin olacağız’ yanılsamasının bize ait bir yanılsama olduğu bizlere söylendi. Böylece Çin olmaktan vazgeçildiğini anladık.

İhracatın bu yeni modelle artacağı buradan refah artışı geleceği söylendi ama büyüme rakamlarına bakıldığında maaşlı kesimin payının görülmedik bir şekilde azalırken sermaye kesiminin payının arttığını gördük. Bize vaat edilen refah payının sermaye kesimine aktarıldığına şahit olduk. Yine bir illüzyonun kurbanı olmuştuk.

İhracat birim değer endeksini ithalat birim değer endeksine böldüğümüzde bulduğumuz dış ticaret haddi çok önemli bir göstergedir. Burada eşik değer 100 olup, 100’ün altındaki değer daha ucuza satıp daha pahalıya aldığınızı gösterir. Eylül 2022 de bu değer 71,2 olarak gerçekleşti ve tarihi düşük seviyeye ulaştık. Özetle dış aleme çok ucuza satıp, dış alemden çok pahalıya alıyoruz. İhracat artışı illüzyonu arkasındaki gerçek maalesef bu.

Sadece bu da değil elbette. Ülkede cari açık da patladı. Ödemeler dengesinin dengesi yüksek Net Hata Noksan (Kaynağı çoğu kere belirsiz para) ile dengelenmeye başlandı. Oysa bize Yeni Ekonomi Modelinin dış açığı azaltacağı illüzyonu yapılmıştı. Gerçekleşme hiç de öyle olmadı.

Bir başka illüzyonu tahvil faizlerinde yaşıyoruz. Bankalara kredi vermeleri için tahvil alma zorunluluğu getirilince bankalar bu zorunlu yönlendirmeyle tahvil alımına giriştiler. Tahvil faizleri hızla geri çekildi. Bankalar bas bas bu kadar menkul kıymet stoğunun ileride faiz artışı olması durumunda bankaların özkaynakları için tehlikeli olacak deseler de bu zorunlu alımlara sevk edildiler. Böylece TL cinsinden tahvillerin faizleri Dolar cinsinden ihraç edilmiş Eurobond faizlerinin altına geriledi. Alın size müthiş bir illüzyon. Faiz inince tahvil faizleri nasıl indi ama illüzyonuna hoş geldiniz.

Geldiğimiz noktada neredeyse tüm finansal enstrümanlarda bir illüzyon mevcut.

Örneğin liralaşma stratejisi adı altında Türk Lirasının özendirildiği illüzyonuna karşılık Kur Korumalı Mevduat ile her bir vatandaşımızı dolara endeksli hale getirdik. Bu sistem içerisinde yer alanların orada olma sebebi Türk Lirasına duydukları güven değil tam tersine Türk Lirasını dolara karşı koruma isteği ve içgüdüsü.

Dolar tüm para birimlerine karşı rekor üstüne rekor kırarken TL’de kıpırdama olmaması da başka bir illüzyon. TL’nin gerçek değerinin bu değer olmadığını herkes biliyor. Kontrollü Ekonomiye geçerken hemen hemen her kararı alkışlayan iş adamları, meslek örgütleri artık TL’nin bari enflasyon kadar değer kaybetmesine izin verin demeye başladılar.

Politika faizini indirdik, tek haneli rakamları konuşuyoruz ancak mevduat faizi politika faizi ile aynı ya da yakın noktadan çoktan uzaklaştı. Görünürde kredi faizleri kontrol ekonomisi yardımıyla düşük seviyelerde ancak firmaların pek çoğu krediye erişemiyor. Bankaların kime nasıl kredi vereceği kontrol altında ve özellikle büyük şirketlerin kredi kullanması istenmiyor. Buna karşılık ticari kredilerde tarihin en düşük faiz oranları illüzyonu sahneleniyor. Ulaşılamayan kredinin faizinden bahsediyoruz. Konut kredilerinde de benzer durum söz konusu.

Reel getiri veren enstrümanlar bir bir kesilince vatandaş zorunlu olarak Borsaya yönelmiş durumda. İllüzyonun kralı ise burada sergileniyor. Borsa endeksinde yer alan bazı şirketlerin değeri Türkiye’nin en değerli 3-4 şirketinin toplamından daha fazla eder hale geldi. Borsada sürekli yükselen endeks Türkiye ekonomisine duyulan güven olarak servis edildi. Borsaya gelen kişi sayısı günden güne arttı. Herkes bir hisse ismi peşine düştü. Yatırımcı olmaktan ziyade bir koyup 10 almaya yönelik bir istek ağır basıyor son dönemde. Borsanın hiç düşmeyeceği hep kazandıracağı illüzyonu hâkim şimdilerde.

Bu kadar illüzyon sergilenirken ve kontrol mekanizması ekonominin her yerine hakimken, kurdaki hareketsizliğe bakan pek çok kişi acaba bu Yeni Ekonomik Model başarılı olabilir mi demeye başladı.

İllüzyonlar çok başarılı, mantık bir kenara bırakıldı ancak gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir özelliği var.

Siz siz olun illüzyon gösterisini sevimli bir gösteri olarak kabul edin ama asla bilimden ve gerçeklerden uzaklaşmayın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün