2022'nin son günlerinden bir demet

“İsrail´i her memleket gibi görün, bir karaltı bir kâbus gibi görmeyin.”

Elda SASUN Köşe Yazısı
7 Aralık 2022 Çarşamba

Neden böyle bir başlıkla başladım? Aralık ayının başında, her şeye rağmen şehirde yeni yıla girme sevinci ve hazırlığı başladı. 2022 beni çok düşünceli ve endişeli bırakıyor desem hiç yalan olmaz. Tam da bu yılda yaşadıklarımızı düşünürken 3 Aralık sabahı CNN Türk’te Hakan Çelik’in İlber Ortaylı ile yaptığı sohbetten bahsetmek isterim. Sohbetin konusu 2022 yılı değerlendirmesiydi. “Yılın kişisi kim olurdu?” sorusunun cevabı oldukça ilginçti. İlber Hocamıza göre “Bu sene yılın adamı yok. Putin hiç iyi bir sınav veremedi, harbe girdi ve istediği gibi sonuç alamadı. Amerika ise büyük bir çöküntü halinde. Başkan, yardımcıları ve devlet sistemi çökmüş durumda. Avrupa liderleri ise uyuyorlar, uyuyan çöp gibiler. Avrupa’da lise eğitimi bozuldu. Diplomatlar çıkmıyor. Ayrıca, aşırı sağcı görüşler yükseliyor.”

Bütün bu cevapları dinlerken haklı olduğu kuşkusuz diye düşündüm. Eski kültür ve değer kavramları değişiyor. Bu değişimlerin kaynağında sanırım, eğitim sistemine de değinmek gerekiyor. Kanımca eğitim sistemi değiştikçe ülkenin geleceği olan gençlerin de birçok alanda katkısı değişecektir. Bunun en yakın örneği de şu an, son seçimlerden sonra İsrail’de kurulacak aşırı sağcı ve dindar koalisyonda yer alıyor. Son derece dindar Avi Maoz’un Netanyahu koalisyonuna katılması üzerine, Başbakan Yair Lapid, geçtiğimiz hafta sonunda, İsrail’deki tüm şehir ve belediye başkanlarına açık bir mektup gönderdi.
"İsrail'de kurulan yeni hükümet çocuklarımızın eğitimini terk edip onları İsrail toplumunun en aşırı ve karanlık unsurlarına teslim ettiğinden, size eğitim sisteminin ve devletin geleceği için büyük endişe duyarak yazıyorum."
Lapid, Noam Partisi Başkanı Maoz'un atanmasına atıfta bulunarak, mektubunda, “Maoz, başbakanlık yardımcılığına atanacak. Bildiğiniz gibi bu aşırı, ırkçı ve tehlikeli bir parti. Maoz tarafından kontrol edildiği sürece Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki dış programlar ve ortaklıklar birimiyle işbirliği yapmamanızı rica ediyorum" duyurusunda bulundu.
"Çocuklarımızın okullarda öğrenecekleri eğitim içeriğinin ağır sorumluluğu artık size düşüyor. Devlet ve liberal eğitim sisteminin bugüne kadar olduğu gibi devam ettirilmesi ve yerel yönetimin biçimlendirme hakkının kullanılması için sizler koruyucu bekçiler olarak hareket etmelisiniz."
Daha da ileri giderek, Lapid, mektubunu doğrudan şehirlerin belediye başkanlarına hitaben: "Bu mücadelede yalnız değilsiniz, biz buradayız ve mümkün olan her şekilde yardımcı olmaktan ve işbirliği yapmaktan mutluluk duyacağız” diye bitirdi.

İsrail’de eğitim nereye doğru gidiyor? Bugüne kadar oldukça verimli bir sistemle çalışan eğitim, şimdiden sora dindar ve Tevrat kanunlarına, yönelik bir meyil alırsa neler olabilir? Bu durumdan rahatsızlık ve isyan sesleri oldukça gergin bir şekil almış durumda.

Diğer yandan tekrar Hakan Çelik ile olan programa dönersek, İsrail ile normalleşme konusunda geçen kısımdaki sohbet oldukça önemliydi. Çelik’in “İsrail ile normalleşme adımları atılıyor, bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Netanyahu gibi sert bir profil neden tekrar seçildi?” sorularını İlber Hoca şöyle yanıtladı: “Netanyahu İsrail ve dünyada takdir toplayan bir adam, son derece kıvrak bir tarzı var. Ayrıca İsrail diye bir kâbus yok. Ülkenin dış sorunları olduğu kadar çözülmez iç sorunları da var. İsrail 86’larda tanıdığım ülke değil. Dünyanın en pahalı ve en büyük tüketim memleketlerinden biri oldu. En pahalı ama en çok da imkânların olduğu bir yer. 80 ile 90 yılları arasında tüketimi sınırlı, normal bir ülkeydi. Bu memleketle hırlaşmaya da gerek yok zira orada, buraya çok bağlı; gözü, kalbi Türkiye olan, yüz bini aşkın vatandaşımız var.

Ne diye Yahudi dünyasını karşımıza alıyoruz? Hayatında Yahudi görmemiş insanlar antisemitizm yapıyor. Bu yoktu. İsrail’i her memleket gibi görün, bir kâbus, bir karaltı gibi görmeyin. Bu çok lüzumsuz; tarih boyunca böyle bir geçmişimiz yok ve bunu abartmanın da hiç gereği yok. İsrail’i tanımıyorsanız, tanıyın; birçok genç İbranice öğrenip orada yaşıyorlar. Üniversitede bu lisanı öğrenmek isteyen birçok öğrenci var. Bir zamanlar İbranice kürsümüz bile vardı ve sınıf yetmedi.”

Bu sohbette yer alan ve düşündürücü başka bir konu ise tabiat, hayvan sevgisi ve hızla değişen dünyamızda insanların hayatını karartan korkunç haberlerdi.

Eski yılbaşı günlerinin sadeliğini, neşeyi özledim. Sevgi yaşamın en büyük cevabı ve anahtarı ise; her insana, büyüklerimize, çocuklara, tabiata, ağaçlara ve dili olmayan o sessiz, masum hayvanlara sevgimizin, yardımlaşma ve dayanışma bilincinin artacağı bir yıl diliyorum. 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün