- Çiis ti to? Kimsin Sen?
- Katreyi ez bâdehâ yi Âsumân
- Gökyüzü kadehlerinden damlayan katrelerden bir damlayım ben…
Bundan tam 778 yıl kadar evvel ‘Meracel Bahreyn’, ‘İki Denizin Buluşması’ olarak anılan karşılaşmada Mevlâna ile Şems arasında bu diyaloğun geçtiği kabul edilir.
Hayatınızda bazı yolculuklar, bazı karşılaşmalar doğru zamanı bekler. Yıllarca ertelediğim, rehberliğimin ilk yıllarında ziyaretten çok keyif aldığım Konya’mıza tekrar kavuşmak da
Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) haftasına kısmet olmuştu bu sene.
Geçtiğimiz hafta sonu bizlere güvenen 42 misafirimizle Anadolu vicdanının ve hoşgörüsünün sesi, “Ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana’nın zamansız ve mekânsız çağrısına kulak verip Şeb-i Arus haftasında Konya’da buluştuk.
Aslına bakarsanız dargındım Konya’ya, 2019 yılında Büyükşehir Belediyesi otobüs duraklarına “Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin” yazan panolar astırmıştı.
Maalesef kısa süre evvel de “Yaratılanı severim yaratandan ötürü” anlayışının var olması gereken hoşgörü kentimiz, canımızı yakan köpek katliamı görüntülerine konu olmuştu.
Lakin, tüm bunlara rağmen benim Konya’m, tüm tarihsel mirasıyla, Mevlana’nın, ölümsüz aşkın şehriydi.
Mevlana’nın cenaze törenini hatırlayıp, onun öğretisinden nasiplenmeyi bir Yahudi olarak
Kendime hak gördüm.
“Şeyhlerine cenaze töreni düzenleyen Müslümanların arasında Hıristiyanların, Yahudilerin ne işleri var? Bir İslam padişahının cenaze törenine ne hakla katılıyor bu gavurlar? diye seslendi bir avuç ulema…”
“Ey, gönlü yüce Hünkarım!” dedi Peder Stefani, “Güneş nasıl ışığıyla tüm dünyayı aydınlatırsa, Mevlâna da Hakikat ışığıyla tüm dünyayı aydınlattı. Güneş herkesindir. ‘Yetmiş iki milletin sırrını benden öğrenin’ diyen o değil miydi? Biz dindaşlarımıza çekip gitmelerini söylesek bile bizi dinlemezler...”
Yahudiler’in önderi Hayaffa da gözyaşlarını yeniyle silerek: “Mevlâna ekmekti” dedi. “Ekmekten kaçan aç görülmüş müdür?”
Muineddin Pervane’ye kollarını açmak düşmüştü. Başka ne gelirdi ki elinden? Hiçbir güç bu kalabalıkta gavuru Müslümanlardan ayıramazdı. Zaten Celaleddin için hepsi bir değil miydi?
***
Konya’da geçirdiğimiz iki gün boyunca değerli dostlar sayesinde hem Uluslararası Mevlâna Vakfı’nı ziyaret edip Hz. Mevlana’nın 22. kuşak torunu Esin Çelebi Bayru ile tanışma hem de yıllar evvelden hatırladığım değerli dost, Keçe ustası Celalettin Dede ile grubumuzla birlikte sohbet fırsatı bulduk. Bizlere bu yolculuğu mümkün kılan değerli dostum Ömer Kaptan’a gönül dolusu teşekkürler…
Dönüş yolunda uçakta, içimdeki huzur sosyal medyada “Bir Yahudi Mevlana’yı sevebilir mi?” paylaşımını yapmama vesile oldu. Çoğunluğu olumlu yorumlar ve destekler içeren onlarca mesaj aldım. Yollar farklı olsa da yolun sonu bir, ne gerek var ayrışmaya, gelin bir olalım diyen onlarca tanıdığım, tanımadığım dost ile aynı gönül sofrasında buluştuk…
17 Aralık Cumartesi Şeb-i Arus, Düğün Gecesi Hz. Mevlana’nın ölüm yıldönümü,
18 Aralık Pazar Hanuka, bizlerin her yıl gerçek mucizemiz olan aidiyetimiz korumamızın, ışığın bayramı…
24 Aralık akşamı Hristiyan dostlarımızın Noel’i…
Işığa, yaratana giden yolda kalp gözüyle görebilenlere ne mutlu…
İnsanlığın bu ortak duası kalplerimize ışık tutsun…
Evreni canlı ve cansız varlıklarıyla halk eden YÜCE YARATICI.
Görmediğimiz güzellikleri görebilmemiz için
KÖRLÜĞÜMÜZÜ,
Sevgiye muhtaçları bulabilmemiz için GÖNLÜMÜZÜ,
Çevremizdekilerin insan olduğunu anlayabilmek için BEYNİMİZİ AÇ
Yuvamızdan SAADETİ, vücudumuzdan SIHHATİ, cebimizden BEREKETİ, kafalarımızdan AKLI ve HİKMETİ;
Dil, din, ırk farkı gözetmeden yarattığın tüm insanlar için SEVGİYİ,
Bir ömür boyu KALPLERİMİZDEN EKSİK ETME.
***
Gel, ne olursan ol, gel!
İster Tanrıtanımaz ol, ister ateşetapar!
İster bin kez tövbeni bozmuş ol!
Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı
değildir.
Gel, ne olursan ol, gel!