Bildiğiniz üzere bütün spor dünyasının tek gündemi şu anda 2022 Dünya Kupası. Dünyada herkes programını dünya kupası maçlarına göre ayarlıyor, tahminler yapılıyor, iddialara giriliyor. Kışın oynanan ilk dünya kupası olan bu turnuva -haklı olarak- tepkileri çekse de bana kalırsa en enteresan dünya kupalarından biri oluyor. Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi, kışın dünya kupası olmasını kesinlikle desteklemiyorum. Dünya kupası dediğimiz olay, yazın bütün ligler bittikten sonra yapılması gereken, tabiri caizse TV’nin karşısında karpuz yenerek izlenmesi gereken bir aktivitedir. Neyse, bir önceki yazımı tekrarlamak istemiyorum. Şimdi gelelim, neden bana göre bu turnuvanın en enteresan dünya kupalarından biri olduğuna. Öncelikle bu turnuva, futbol dünyasının en güzel çağlarından birinin kapandığının fermanı olarak nitelendiriyorum. Ronaldo’nun, Messi’nin, Modric’in, Pepe’nin Meksikalı kaleci Ochoa’nın ve buraya yazmadığım birçok jenerasyon oyuncusunun son turnuvası. Ronaldo ve Messi’nin belki de son kez beraber oynayacağı bir turnuvadan bahsediyorum. Kabul etmek lazım, bir devir ne yazık ki sona eriyor. Futbolun, dünyanın kanunu bu tabii ki. Değişim. Değişmeyen tek şey değişimdir. Messi de bir gün jübile yapacak, Ronaldo da bir gün kramponlarını çıkartacak ne ilk ne de son... Tabii bu yazıyı yazarken bir yandan -her ne kadar Messi saflarında olsam da- Ronaldo gibi çocukluğumun beraber geçtiği bir futbolcunun çeyrek finalde elenmiş olduğunu bilerek yazıyorum. İnanın içimi bir parça keder kaplıyor. Ronaldo hayalini gerçekleştiremedi, Ronaldo son kez dünya kupası için çimlere bastı… Bana kalırsa Qatar 2022 bu olayla bile tarih sayfalarında en başlardan yerini alacak.
Öte yandan bu turnuvada ilk kez bir Afrika takımı yarı finale ulaşmayı başardı. Hem de Fas, yarı finale gelirken yolda Ronaldo’lu Portekiz, Kostarika’ya yedi atan İspanya gibi devleri eleyerek ulaştı buraya. Avrupa’da oynayan kilit birkaç ismiyle Fas, turnuva öncesi öne çıkıyordu fakat kimse buralara gelebileceklerini düşünmüyordu (düşünen varsa özür dilerim). Peki nasıl oldu bu? Öncelikle harika bir savunma sistemiyle maçlara çıktılar ve şu an itibari ile sadece bir gol yemiş durumdalar. İroni ise, o bir golü de kendi kalelerine atmaları. Yani hiçbir rakibi henüz Fas’a gol atamamış durumda. Fas sürprizi yarı finalde herkesi gerçekten şaşırtmış durumda. Daha farklı bir söylemle, Fas’ın dünya şampiyonu olmasına sadece iki maç kaldı. Tam da bu yüzden, 1992 göndermesini yaptım başlıkta. 1992 Avrupa kupasına katılan Danimarka’nın hedefi sadece üç puanken, yani hiçbir iddiaları yokken turnuva sonunda kupayı almış ve bütün dünyayı şaşkınlıktan bayıltmıştı adeta. Hatta sevgili editörümüz Vedat Levent’in, bu turnuva için özel çekilen Netflix dizisini konu alan yazısını da okumanızı özellikle tavsiye ederim. Peki Fas gerçekten şampiyon olabilir mi? Kağıt üzerinde tabi ki zor. Zira, önce Fransa ve sonra da Arjantin-Hırvatistan galibini geçmeleri gerekecek. Fakat bu savunma anlayışından kopmazlarsa, şansları da yaver giderse “neden olmasın?” demek istiyorum. Zira 2004 Yunanistan zaferi de aynen bu şekilde gelmişti.
Son olarak yarı finale çıkan tek sürprizin Fas olmadığını ve tabii ki Hırvatistan’ın da sonuna kadar tebriki hak ettiğini söylemek isterim. Fakat son dünya kupasında final oynayan bir takımın buralar gelebilmesine de çok şaşırmadım doğrusu. Harika işler yapıyorlar hatta, Messi’nin son tangosunu da Hırvatlara karşı yapacağını ve Hırvatların Messi’yi yarı finalde evine göndereceğini düşünüyorum. Çok üzülüyorum, fakat düşünüyorum.
1992 olur mu bilinmez fakat şapkamızı önümüze alıp Türkiye’nin Fas’tan ne eksiği olduğunu düşünmemizin zamanı geldi de geçiyor… Buralara hiç girmeden, tahminimi yapıp noktayı koyayım yazıya sevgili okur.
Fransa Fas’ı zor da olsa geçer ve Hırvatlar da Arjantin’i rahat eler; böylece finalde 2018’in bir özetini yaşamış oluruz. Şampiyonun Fransa olacağını düşünüyorum. Ama söylemeden de edemeyeceğim, Fas – Hırvatistan finalini sunarlarsa karşıma, asla hayır demezdim!