Üç sene önce kıyamet kopmuştu, özellikle genç kızlar ve hanımlar arasında. Sarah Jio, ‘Yeşil Deniz Kabuğu’ adlı son kitabıyla efsane olmuştu. Ben de böyle aşk romanlarına temkinli yaklaşan biri olarak önce hemen el sürmemiştim Jio’nun kitabına. Ta ki bir alışveriş merkezinin içinde kitap satan bir mağazada imza günü izdihamını görünceye kadar…
E, merak etmiştim haliyle…
Aldım romanı…
Peynir ekmek yer gibi okuyor insan böyle romanları. Şimdi edebi değeri vardır, yoktur; o, ayrı bir konu. Ama insanlara okuma zevki veriyor mu diye bakarsak- üstelik bu kadar az kitap okunan bir ülkede- o zaman önemli oluyor işte! Çünkü çok tatlı bir dil, çok akıcı bir anlatım ve çok rastlanır bir hikâye…
Yıllar önce Beyaz Dizi Yayınları vardı. Her hafta, perşembe günleri, üç kitap birden yayınlanır, gazete bayiinde satılırdı. Cümle kurma becerimi geliştirmeye yarayan bu kitapları okurken, bir yandan yasak meyveyi yemiş gibi suç işlediğimi düşünerek, bir yandan da okuduğum aşk hikayesinin sonunda neler olacağını tahmin etmeye çalışarak tatlı bir telaş yaşardım.
O zamanlar, ders çalışmak varken aşk romanı okumak, neredeyse ayıptı. Ciddi mevzularla haşır neşir olmak vardı gündemde.
Şimdi dünya düzeni değişti sanırım. Artık, ihtiyaç duyuyoruz böyle romanlara. Aşkı, hemen herkesin yaşayacağı şekliyle ama farklı bir ağızdan anlatan romanları daha çok sever olduk. Hayattan kaçmak, aşk dediğimiz o şahane duygunun peşinde bir sağa bir sola savrulmak, romanın ne olursa olsun bize mutlu bir sonuç vereceğinden emin adımlarla satırlarda ilerlemek işimize geliyor.
Egoistiz…
Bu gönüllü ve aslında kararlı bir egoistlik…
Bıktık gerçeklerin sert yüzünden...
İşte, yeşil elbiseli, pembe ojeli, pırıl pırıl gülümseyişi olan bu sarışın kadının imza gününde, yediden yetmişe bir sürü kadın kitabı imzalatmak için birbiriyle yarışıyordu o zaman...
Hayallerindeki aşkın peşinden, bir kitabın sayfaları arasında da olsa koşabildikleri için.
Roman kahramanı kadın gibi cesur hissettikleri için…
Hayatın ne getireceğinden korkmadan, ona kollarını sonuna kadar açarak evet diyebildikleri için…
Belki de bu sebeple başarılı oluyor bu tür romanlar yeniden, bu sebeple çok okunuyor. Sıradan doğrular ve çok rastlanır gerçeklere, artık dikkat etmediğimiz için. Bunları bize yeniden fark ettirdikleri için.
Sarah Jio; Yağmur Sonrası, Mart Menekşeleri, Böğürtlen Kışı, Son Kamelya, Gündüzsefası, Agapi adlı romanlarla, Türk okuru tarafından önceden tanınıyordu zaten. New York Times ve USA Today’in en çok satanları arasına girdiğinden beri hem ana dilde hem de çeviride, çok sayıda okura, kısa bir sürede ulaşarak farklı zamanlarda rekor kırdı. Bu kadar genç, güzel ve insanların neye ihtiyacı olduğunu fark etmede bu kadar başarılı bir kadına; yakışmış aşk romanı yazmak…
Acaba kadınlar, kadınları daha iyi mi anlatıyor aşk hikayelerinin içinde diye düşünmeden edemiyor insan…
“Gerçek aşka ve mutlu sonlara inanmıştık” diye başlamak, ancak bir kadına yakışıyor çünkü…