Ne şah ne şeyh!

Selin BARLAS Köşe Yazısı
21 Aralık 2022 Çarşamba

İlk başta “aman birkaç gün sürer” diyenlerin devrim aşkının geldiği noktanın farkında olmadığı İran’da protestoların üçüncü ayını geride bırakırken 18 bin tutuklu, 475 ölüm,11 idam cezası mahkumiyeti ve iki infaz sonrası halk vazgeçmeyeceğini gayet açık belirtiyor.

Protesto demek artık kâfi mi emin değilim ama tarihi bir özgürlük mücadelesi demek çok yerinde olur diyebilirim.

Yozlaşmış, yobaz ve baskıcı mollalara karşı duran 2500 yıllık tarihine sahip çıkan “ne şah ne şeyh” isteyen yeni bir nesil…

Mahsa Amini’nin öldürülmesinden sonra İran’da durmak bilmeyen çığlıklar bu yıl beni en çok etkileyen olaylardan biriydi…

İranlı değilim ama İranlı olmama gerek var mı?

Kadınların, azınlıkların, baskı altında yaşamış, doğmuş ve büyümüş bunu yıkmaya ve yeni bir düzen inşa etmeye çalışan halka destek ve şefkat hissetmemek namümkün…

Diktatörlerin ve güç sarhoşu liderlerin yalnızca kendilerini ve çevrelerini kolladığı bir sistemi muhafaza etmeleri ebedî değildir… Er ya da geç yarattıkları baskı ve gösterdikleri şiddet sonlarını getirir…

Ayetullah Ali Hamaney İran halkına istedikleri yaşam biçimini verirse dünyaya karşı zayıf(!) görüneceğini ve direnirse yaşatacağı cehennemin içinde kendi de yanacağını biliyor…

Bu üç aylık süreç İran halkı ve devleti arasındaki ilişkinin tamamen değiştiğini ve geriye dönmek gibi bir ihtimalden ziyade ileriye dönük değişimlere dair özgürlük rüzgârlarının estiğini gösteriyor…

Amerikalı ve İsrailli üst düzey istihbarat görevlileri bu protestoları ciddi bir tehlike olarak nitelendirmiyor.

Ancak tarihte bu iki ülkenin istihbaratlarının hep nokta atışı tahlillerde bulunduğunu söylemek büyük bir hata olur.

New York Times’da bir makalede rastladığım ilginç bir bilgi ise CIA’in 1978’in ağustosunda, İran’da şahın devrilmesinden altı ay öncesine kadar “Tahran’ın devrim öncesi bir durumda dahi olmadığını” öngörmüş olduğu… Yani devrimin yaklaştığını görmemekle beraber öyle bir atmosferin bile bulunmadığını Washington’a bildirmişler…

Amerika veya İsrail istihbaratlarının neyi görüp görmediğinin pek bir önemi yok artık…

1979’da monarşinin yıkılmasına çok yakın işçilerin, tüccarların ve fabrikaların tümünde topluca yapılan grevleri anımsatan benzer şeyler bugün de yaşanıyor…

Asıl sorulması gereken Hamaney’in destekçileri “dış güçler”, “Amerika’ya ve İsrail’e ölüm” gibi son derece iptidai ve zavallı sloganlarıyla kendi yarattıkları baskıcı canavar sistemin altında kalacak mı kalmayacak mı sorusu değil… Ne zaman kalacak sorusu…

Kadınlar üzerinden siyaset yapmak, saçımıza başımıza, rujumuza, gülmemize, üstümüze başımıza, işimize gücümüze karışmak bu dünyadaki baskıcı adamları ve takipçilerini bir süre oyalar ama sonunda zararlı çıkarlar… Dünyadaki en tehlikeli insan özgürlüğü elinden alınmış ve artık kaybedecek bir şeyi olmayan insandır…

Hamaney ve selefleri yalnızca kıyafet özgürlüğünü kısıtlayarak bu teokratik sistemle gelmedi… Evet kıyafet yasağı üzerinden baskıyla güçlenerek insanların eğlenme, yeme içme, müzik dinleme, okuma, yazma çizme, düşünme, konuşma ve birbirini sevmelerine dahi karışacak bu hadsizliği 40 küsur yıl sürdürdüler.

Tahran’ın 190 bin devrim muhafızı ve gayri resmi işleyen milis gücü olan Besic’in on binlerce zorbasına ek olarak İran’ın iktidardan bağımsız(!) olan 350 bin kişilik ordusu mevcut…

Besic ve devrim muhafızları halk üzerindeki baskıyı, katliamları sürdürürken insanlar meydan okumaya devam ediyor… Silah, baskı ve infazlar özgürlüklerini çaldıkları insanları artık korkutmuyor…

1979 Devrimi prensipte anti-emperyalist idi…  Ancak sonrasında gelişen durum İran milliyetçiliğini yerini İslamcı görüşün alması oldu.

Bugün ise durum çok başka. İnsanlar etnik kimlik, inanç üzerinden değil vatanları üzerinden düzeni değiştirmek istiyor.

Bunu ne mollalar ne elitler yapıyor… Sporcular, ev kadınları, üniversite öğrencileri, müzisyenler kısacası her mecradan her sınıftan insan “ilk önce İran” diyor…

Ve her televizyonu açtığımda gözlerim doluyor…

Protestocular “İran’ı bırakmayacağız, ülkemizi geri alacağız, vatanımızı bırakmıyoruz” diye haykırdıkça “Kadın, hayat ve özgürlük” dedikçe boğazım düğümleniyor…

2022 şüphesiz çok şey yaşattı herkese…

Ama ülkesinden vazgeçmeyen, konformizmden uzak, vatan sevgisi olan İranlılar benim için bu yılın kahramanları…

 

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün